Yeni bir huy edindim. Canım sıkıldığında kendimi palas pandıras sahildeki o banka atıyorum. Her defasında önce derin derin bir kaç nefes alıp veriyorum. Sanki böyle yapmazsam boğazımdaki düğüm çözülmeyecek akabinde nefesim kesilecek zannediyorum. İyi geliyor. Adeta yerküreye değmemek maksadıyla ayaklarımı bankın üzerine topluyorum. Nafile olarak "olur böyle haller" diye öğütlesem de kendime... Umursamaz olmayı beceremiyorum. Bazen ziyadesiyle zorlandığımı, anlatılmaz derecede yıprandığını hissediyorum. Kimi zaman yaşanan kızgınlık veya kırgınlık, keder veya acı, yalnızlık veya güvensizlik, anlaşılmak veya anlatmak ya da kimseyle paylaşmamak gibi durumlar beynimin içinde bir o yana bir bu yana cirit atıp duruyor. Çoğu kez insani zaaflar zorluyor beni. İtişmeler, kakışmalar... Yanılgılar, gülünç durumlar.... Yarı resmi, kalpazan işi nezaket vaziyetleri... Veya hafızanın zaman zaman çaktırmadan çekmecelerine gizledikleri... Sonra durup dururken akla gelmeyecek yerde ve zamanda çıkarıp tozlarını silkelemesi... Hakikatinde harbi harbi bünyeyi sallayıp silkelemeyi amaç edindiği vaziyetler sözgelimi... Ne bileyim hayallerin kaydığı veya abarttığı aşırılıklar... İncir çekirdeğini doldurmayacak şeyleri büyütüp devleştirilmeler... Düşenebiliyor musun insanın sadece kendisiyle cebelleşmesi bile ne meşakkatli bir iş! Of! Tüm bunların peşi sıra hissedilen kırık keşkeler, ortaboy pişmanlıklar, dipten giden ipince sızılar... İçim fena oluyor kimi zaman ne yalan söyleyeyim. İnsanım neticede öyle değil mi? Yaradılıştan gelen binbir his ve duyguyla başetmek kolay bir şey mi? Uğraşıyorum kendimle gördüğün gibi. İşte sahildeki o banka ayaklarımı toplayıp oturuyorum ya... Çantamdan defter ve kalemimi çıkartıyorum. Nedense ancak böyle selamete erebileceğimi düşünerek; şefkate, iyiliğe, merhamete dair bildiğim tüm kelimeleri birbiri peşi sıra elimdeki deftere yazmaya başlıyorum. Yazmak da insani bir edim... Ve yazmak bana çok ama çok iyi geliyor biliyor musun? İçime su mu serpiyordur nedir? Basbayağı düzeliyorum. Heyyy! Havanın boşluğunda birbirine çarpıp yankılanan sevinç, yer kabuğunu boydan boya yararak ilerliyor. Geliyor. Geliyor... Küskün kalbimde çınlıyor. Çınnn! Çınnn! Çınnn! Sonra yine... Her seferinde daha büyük bir sesle daha büyük bir hızla... Elimdeki deftere kalemimin ucundan kelime kelime damlıyor.... Yazmak her daim bünyeme ilaç gibi geliyor... Hayatın gelmişine geçmişine bir selam çakıp... Gene... İşte gördüğün gibi yazıyorum... Yazıyorum... Yazzıııyooorumm...
NOT: Koyu yazılanlar, Atilla Atalay'ın Mecnun Kuleleri adlı öyküsünden aşırdığım cümleleridir.
NOT: Koyu yazılanlar, Atilla Atalay'ın Mecnun Kuleleri adlı öyküsünden aşırdığım cümleleridir.
Neden yazıyorum sorusuna güzelleme olmuş. Murathan Mungan'ın Yazıhane kitabı vardır, okunmadı ise tavsiye olunur. Neden yazıyorum sorusuna müthiş güzellemeler var içinde çeşitli kalemlerden çıkma. O değil de, ben o sağ ayağa verilen kavise hayran oldum. Nasıl bir kavistir yarabbim o?. Nasıl beceriyorsunuz siz kadınlar bunu. Kırk kere denesem sonunda ya ayağım çıkar, ya topal kalırdım muhtemelen.:)))
YanıtlaSilNe güzel işte :)
YanıtlaSilÇok güzel yazmışsınız ellerinize emeğinize sağlık!
YanıtlaSil@ Özgür Ceren Can:))
YanıtlaSil@ Avram, Murathan Mungan'ın Yazıhane'si var bende. Henüz tamamını okumadım. Bitirince bir özet hazırlayacağım.Teşekkür ederim.
@ Ebruli Günce, sağolun:)
@ Nonethelessh, teşekkür ederim.
Vildancığım
YanıtlaSilSenin cümlelerinde çok güzel olmuş mesela;
''Elimdeki deftere kalemimin ucundan kelime kelime damlıyor.... ''
Ama ben en çok bu bağlama bayıldım;
''Havanın boşluğunda birbirine çarpıp yankılanan sevinç, yer kabuğunu boydan boya yararak ilerliyor. Geliyor. Geliyor... Küskün kalbimde çınlıyor. Çınnn! Çınnn! Çınnn!''
Bu yazıya dökme isteği gibi bir de konuşma ihtiyacı vardır değilmi..yada şarkı söyleme isteği..yada dans etme. İçten gelen eğilimlerdir bunlar ve o insanın kendisini ifade etmesi için en baskın yollardır.
Baskılanmadığı ve alt yapı oluşturulduğunda toplumun baştacı yaptığı yeteneklere dönüşeblirler.
Uzattım ama..budur yani. Siz tamamlayın devamını ama güzel olsun. Ama yalan olmasın.
Pazar kahvemi içerken, son günlerde epeyce bu konulara kafa yorarken, son günlerde elimde Mecnun Kuleleri varken yazı pek iyi geldi. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilArızasız kişiler, çetrefilsiz günlerle karşılaşmayı diliyorum :) Hepimiz için.
Sevgi ve selâm ile.
Mahmure, Atilla Atalay'ın Mecnun Kuleleri'ni cumbanın önüne oturup okumanı öneririm. Çok seveceksin eminim.
YanıtlaSilSevgili Sessiz ve Sonsuz, bir deneme yazısıydı.
YanıtlaSilBeğenmenize sevindim. Benden de size sevgi ve selam. Sağolun.
Sen hep yaz , biz hep okuyalım..Ben de senden cümleler aşırıyorum affına sığınarak,sonra da face de paylaşıyorum ..
YanıtlaSilof ya..
YanıtlaSilBittim bu başlığa.
''Yazmak - Kırık Keşkeler, Ortaboy Pişmanlıklar, Dipten Giden İpince Sızılar... ''
Sen sus gözlerin kuşsun gibi.
Alt yazıyı sil..başlık konuşsun
Heyy! Du bakalım, biz seninle facebook arkadaşı olalım da neler yazıyorsun görelim Buket olmaz mı:)
YanıtlaSilHaklısın Dilek, Atilla Atalay'ın şahane cümlelerini cımbızlayıp çıkarıyorum öykülerinin içinden. Müthiş!
YanıtlaSil