22 Mayıs 2011 Pazar

Sadık Yemni Öyküleriyle Yemek Tarifi -2- Sigara Böreği


İÇİNDEKİLER:
1 Paket Yiyici Kıtırı Yufkası
1 Paket beyaz peynir
1 Yumurta
1 Demet maydanoz

Bu gün Pazar.  Canım sigara böreği çekti. Yapmaya karar verdim. Ne yalan söyleyeyim, bu konuda tevazu gösteremeyeceğim. Harbiden sigara böreğini iyi beceririm. Becerinin ötesinde, daha önce kimseye söylemediğim bir sırrımı galiba şimdi itiraf edeceğim. Esasında sigara böreği işinde  yufkanın özelliği çok mühim. Her yerden alınan yufkayla olmaz çünkü. Sigara böreği yapmaya niyetlenince, iki yıl önce  açılan Gölcük’teki yufkacıma gittim. Şaşırdım. Her daim pazar günleri bu saatte açık olan yufkacımın kapısı kilitliydi. Bu saatte kapalı olması mümkün değildi. Tuhaf. Kapısının camına içerden uçuk mavi harflerle PEK YAKINDA AÇILIYORUZ yazan beyaz bezden bir pankart asmışlardı. Sol elimin işaret parmağıyla kapının camına dokundum. Tereddüt ettim. Burası hep geldiğim yufkacı değil miydi? Başımı kaldırıp üst katlara baktım. Dar cepheli Fidan Apartmanı daha önceden hatırladığım binadan farklıydı. Binanın dış badanası kimyon rengiydi. Başımı sola çevirip sokak tabelasına baktım.  "İKİNCİ AŞKBAZ YOKUŞU" yazıyordu. İkinci mi? Bu nasıl olabilirdi? Birden ağzım açık kaldı.  Ayrıca her zaman geldiğim yufkacının camında, daha önce hiç görmediğim bir film afişi vardı. Tam burnumun hizasındaki afiş Postacı Kapıyı İki Defa Çalar adlı bir filme aitti. Sinemanın hayatı eşsiz kıldığını düşünenlerdenim. Sinema ile ilgili her şey ayağımı yerden kesebilir. Gayri itiyari, işaret parmağımla camın üzerinden afişteki sarışın kadının burnuna dokundum. Rüyadan sıyrılma düğmesine basmış gibiydim. Kalbim dik yokuşlara tırmanmış gibi telaşla atmaktaydı. Bir başka durum, ritim diyeceğim geliyor, söz konusuydu. Birden hatırlamıştım. Sokak tabelasında yazmıyordu, ama, ikincisi var olduğuna göre birinci diyebileceğimiz Aşkbaz Yokuşu sokağını rüyamda ilk kez bundan iki yıl önce görmüştüm. 


Gölcük’teki yufkacıyı bilmezdim. Bir akşam iş çıkışı Aşkbaz Yokuşu tabelasına bakıyor bulmuştum kendimi. Güneşli bir gündü. Sonra Yufkacı’nın Yeri’ne doğru yürümüştüm. Ayaklarım yolu bilen sütçü atı gibiydi. Kısa siyah saçlı yirmi ortalarında genç bir delikanlı kendi yaşlarındaki bir gence yufkaları paketliyordu. Yufkaların rengârenk hediye kâğıtlarıyla ambalajlanmasına şaşkınlıkla bakmaktaydım. Bunu çok garip bulmuştum haliyle. “Ne arzu etmektesiniz?” demişti. “Bilmem ki... Buraya ilk kez şey yaptım da.” diye cevap vermiştim. Buğday tenli, iri kahverengi gözlü delikanlı gülümsemişti. “Daha yeni açıldık. Yufkalarımız çok özeldir. Bilinen yufkalardan başka Yiyici Kıtırı satıyoruz.” demişti. “Nasıl yani?” demiştim. “ Paketlenirken parçalanan yufkalar var. Bunlara yarı argo tabirle Yiyici Kıtırı diyoruz. Bunlar normal yufkalardan daha ucuz, asıl mühimi acayip lezzetli oluyorlar.” demişti. Rahat tavırlı, içten konuşan, beni beğendiğini yanaklarını azıcık allandırarak belli eden delikanlıya hemen kanım ısınıvermişti. İlk karşılaşmamızda adama duyduğum yakınlığın nedenini anlayamamıştım. Beni ürkütmemek için. Kendini kısmıştı mahsustan. “Kaça satılıyor peki?” diye sormuştum. “İlk alıcıya bedava.  Promosyon olarak. Sonrasında standart tarife söz konusu. Keseye uygundur. Sürümden kazanmak amacındayız. Yiyici Kıtırı yufkalar eşsizdir. En uyduruk börek bile hizaya girer. Neyse, kendiniz hemen fark edeceksiniz zaten.” demişti. Delikanlı hiç üşenmeden yufkaları alacalı bulacalı kâğıtla ambalajlamış, mor plastik şeritle bağlamış ve beni kapıya kadar uğurlamıştı. Kendimi içimde garip duygularla sokakta ve sonra da evimin mutfağında bulmuştum. Ortalama düş süresini çok aşan bir durumdu. Düş ya da vizyon her neyse, eve gelip yufkalarla börek yapmaya başlamıştım. İlginçti. Paketten çıkan yufka parçalarının her biri düzgün üçgenlikteydi. Sonradan neredeyse her ayrıntısını hatırlayabildiğim bir süreçti. Bir kaba beyaz peynirleri koydum. Bir yumurta kırdım. Peyniri yumurtayla birlikte iyice ezdim. Daha önce hiç uygulamadığım bir şey yaptım. Bu karışımın içine koca bir demet maydanoz doğradım. Üçgen yufkaların düz ucuna bu karışımdan koyup, iki kenarlarını kapadım ve parmaklarımla yuvarladım. Her biri kalem gibi sigara şekline girmişti. Tuhaf bir durum seziyordum. Çünkü sanki baştan bir uyarlanma içindeydim. Yavaşça kurulmakta olan mekanik bir çalar saat gibiydim yani Allah kahretsin. Ben idrak edene kadar atı alan Üsküdar’ı geçmişti. Ben sigara böreklerini derin bir tavanın içindeki kızgın yağa atıp pembeleşmelerini beklemiş, sonra ilk ikisini çoktan mideme indirmiştim. Şimdi olanları kabataslak anlatıyorum. Aslında bir sürü hatırlamadığım sahneler eklenmişti. Neler olup bitmişti. Anlayamamıştım doğrusu. Anladığım tek şey vardı. Bu sigara böreği var ya dehşet lezzetliydi.


Bugün, tam ikinci yılında, yufkacımın kapısı kilitliydi. İçerisi görünüyordu. Tamamen boştu. Sokaktan gelen geçenler vardı. Üç dükkân sağdaki fırından nefis ekmek kokuları geliyordu. Çapraz karşıdaki bankamatikte şişman eflatun gömlek, siyah pantolon giymiş bir kadın işlem yapmaktaydı. Başımı tekrar sola çevirip sokak tabelasına baktım. İKİNCİ AŞKBAZ YOKUŞU yazıyordu. İkinci? İkinci Aşkbaz’ın asfaltı bir hafta önce dökülmüş gibi yeni görünümlüydü. Burası artık yufkacı değil bir Film Yeri’ydi. Bu DVD kiralatacak olan dükkânın ise henüz bir adı yoktu. Sadece yakında açılacağını bildiriyordu. Tam burnumun hizasındaki Postacı Kapıyı İki Defa Çalar adlı bir filmin afişine tekrar baktım. İşaret parmağımla camın üzerinden afişteki sarışın kadının burnuna dokundum. Rüyadan sıyrılma düğmesine basmış gibiydim. Kendimi yatakta buldum.

NOT: Yukarıdaki sigara böreği tarifini, Sadık Yemni'nin  Tersninja'daki İkinci Aşkbaz Yokuşu ve  Kayıp Sinema adlı öykülerinden alıntılar yaparak ve Yazar'ın hoşgörüsüne sığınarak yazdım:)

17 yorum:

  1. Bir sigara böreği tarifi güzel bir öyküyle ancak böyle verilir.İlginçtir geçen hafta ben de Postacı Kapıyı İki Defa Çalar filmini aldım.Ama gezmekten ne kitap okuyabiliyorum ne de film seyredebiliyorum..

    YanıtlaSil
  2. sıgara böreği,hımm canım çekti şimdi=))...neden böreğin başına sigara konmuş,kalem börek gibi daha masum sıfat konabilirdi...aklıma nerden düştü şimdi bunlar...=))))

    YanıtlaSil
  3. Çok keyifle okudum.
    Dedim ki..
    -Arkadaşım bu yazıyla kendisini aştı.
    Bazı yerlerde gülivermişim. nerden de bulur bu lafları diye. Hele bir benzetme var ki..koptum resmen. Yazının sonunda yazmasınmı.. şurdan burdan topladım.. kattım katıştırdım..
    Olabilir.
    Ama noolur
    ''Ayaklarım yolu bilen sütçü atı gibiydi.''
    sözü sana ait olsun.
    Hikayenin o kısmına çok yakışmıştı (yanlış anlama sana değil..kattiyen..yazıya)

    YanıtlaSil
  4. Kalem börek olmazdı oyacığım. Kalem ince kalır. Hem bizim kültürümüzde insana ait isimler koymak daha geleneksel biliyorsun.
    Sütlü nuriye, Hanım göbeği, analı kızlı, vezir parmağı.. filan
    Bu minval üzre bir isim daha yakışık almazmı
    Misal yani.

    YanıtlaSil
  5. Bir kere zamanımız kolaj ve yapıştırma devri. Utanacak sıkılacak bir şey yok. Hele ki, kolaj parçaları bambaşka bir tada ulaşılmasına yardımcı oluyorsa daha güzel.Tıpki yiyici kıtırı gibi.:)
    Sadık Yemni ile tesadüfen karşılaştım, Alev Alatlı ve şürekâlarının sitelerinde fink atarken. Yazılarını okudum, ilginç geldi. Gerçi onlar, edebi değil felsefi metinlerdi. Demek ki edebi metinlerle de haşır neşirliği var. Demek ki kesinlikle okumayacağız.:)))

    YanıtlaSil
  6. Buket, takibindeyim. Olsun çok oluyan mı bilir çok gezen mi diye bir soru sorsam? Çok gezen bilir diyeceksin değil mi? Oh! Sefan olsun:) Kitap okursun ve film seyredersin elbet... Gezmen bol olsun!

    YanıtlaSil
  7. Oyaa... Sen sigara böreğinin sigarasını söylemesen inan aklıma gelmiyecekti:) Sigara migara deme lütfen! Unut... Unut:))

    YanıtlaSil
  8. Mahmure Oya'ya cevap yazmış meğer:) Cumbada oturur mahmure... Sigara böreği de yer mahmure:)
    Benim getirdiğim sigara böreklerini yedin mi bakalım? Sadık Yemni usulü pişirmiştim haberin olsun. Efsunlandın yani:)

    YanıtlaSil
  9. Otuzundan sonra, hoş geldiniz. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  10. Selam Avram, sizin edebiyat dünyasıyla ilginiz var sanki:) Ne kadar çok okuyup ne kadar çok edebiyatçı tanıyorsunuz... Ne hoş! Sadık Yemni'nin tersninja'daki öyküleriyle başlasanız keşke... Ne dersiniz?

    YanıtlaSil
  11. Tanıma kısmı okumadan kaynaklı idi.Yoksa nerde tanışayım, İstanbul taifesi olan sizlerden fırsatm ı kalıyor?:))) sanırım sürç-i lisan hali var.Derdimi anlatamamaktan kaynaklı. Yazılarını tanıyınca yazarı da tanımış farz etme hali.:)) Şahsi tanışma değil yani.:)

    YanıtlaSil
  12. Yooo.. Kusur tamamiyle benim. Bende dikkat eksikliği var Avram. Yazıda bir yere zumlanırım misal, devamını zumlandığım konu itibariyle algılarım. Siz kusuruma bakmayın. Arada böyle yapabilirim yani peşin peşin söylemiş olayım:)
    Şimdi anladım.

    YanıtlaSil
  13. Vildann..börekleri senin sardığını bilmiyordum. Hazır aldın sandım ama çok begendiğim için afiyetle hepsini kendim yedim hem de gece gece kızarttım. Aklımda kalacağına midemde olsun istedim. Elleirne sağlık arkadaşım:) Keske seni de çağırdaydım. Hatıralara bir yenisi eklenirdi.
    Biliyormusun bilmem ben gece püre börek vampiriyimdir. Bir gece kapınız çalınıp ''dolabınızda az püreniz bulunurmu'' dersem şaşırmayın. :)
    Börek olsa da yesem yine. Börek..börek..börek..

    YanıtlaSil
  14. Selam Dilek, Sadık Yemni usulü sardığım sigara böreklerini anneciğine yedirirsin diye düşünmüştüm:) Neyse annesi yemememiş kızı yemiş. Ne gam! Demek geceleri püre börek vampirisin öyle mi? Valla gece kapımızı çalıp püre sorarsan pek bulabileceğini sanmam:)Gene gamlanmaya gerek yok. Derhal tazesini yaparım sana Dilek. Hatta uzun zamandır evde kumpir yapasım gelmişti. Bu gece yarısı gelde kumpir yiyelim senle olmaz mı:))
    Şööyle manonezli, ketçaplısından... Hımm.. Canım istedi şimdi:))

    YanıtlaSil
  15. Kumpir dendimi ortaköy gelir aklıma. Şimdi canım ortaköy çekti bak..oldumu ya. Ben bu gece yarısı gelsem de bir ortaköy yapsak nasıl olur.? Bilirsin gidelim dedinmi giderim. Hem gece gece arabadan sarkıp bağırması daha kolay olur.
    -bekle bizi istanbul..seni seviyoruzz!!!!
    Hayal bu ya!! :)
    Sevgilerr..

    YanıtlaSil
  16. Dilek, canım hem Ortaköy çekti, hem kumpir çekti.
    Bir iş çıksa da İstanbul'a gidebilsem:) İstanbul'u sevmez mi insan?
    İstanbul'u sevmezse gönüüül, aşkı ne anlarrr, aşkı ne anlaarrr!!!
    Düşsün suya yer yer erisin eski zemanlarrr, eskii
    zemannlarrrr:))Of!
    En iyisi Dilekcim şimdi akşam akşammmm...
    Sarsın bizi akşamda şarap rengi dumanlarrrrr:))
    Sevgiler..

    YanıtlaSil