Ben bir sigortacıyım. İşime bayılıyorum. Kendi ofisim ve kendi işimin sahibiyim ya deymeyin keyfime. Memleketimde ne yazık ki 100 kadından 7 si girişimciyse eğer, işte o yüze yedilik bölüme girenlerden biri benim. Sigortacılık uzmanlık ister. Neredeyse 20 yıla varan deneyimimle işimin uzmanıyım diyebilirim. Her işte olduğu gibi, sigortacılıkta da can sıkıcı durumlar olabiliyor maalesef. Kimi zaman sigortalı teminata girmeyecek bir hasarın ödenmesini isteyebiliyor. Bazan da gerçek bir hasarı, sigorta şirketine kabul ettirmekte güçlük çekilebiliyor. Dün gece The Big White,Türkçeye çevirimi ile Arapsaçı adlı filmi izleyince bütün bunlar geldi aklıma. Çünkü bu film tam manasıyla sigortacılıkla ilgili.
Film her şeyden önce görselliği ile büyüledi beni. Alaska’da geçiyordu. Her taraf kar içinde. İnanılmaz güzel bir doğa. Ya oyunculuk? Başrollerde Robin Williams. Doyulur mu şimdi bu filmin tadına? Robin Williams’ın filmdeki adı Paul. Eşi ile Alaska’da yaşıyor. Eşi Margeret (Holy Hunter) hasta. Tured Sendromu diye bir hastalıktan muzdarip. Söylediklerini kontrol edemiyor. Ya küfürlü konuşuyor ya da aynı sözü birkaç kez arka arkaya tekrarlıyor. Alaska’da güneş yok. Daima hava soğuk ve beyaz olunca insanlar da ilginç tavırlar sergiliyor tabi bu durumda. Huzursuz ve komik görünüyorlar. Paul’un bir turizm şirketi vardır ve işleri iyi gitmemektedir. Hem eşinin tedavisi hem de işinin devamı için yüklüce paraya ihtiyaç duymaktadır. İşte şimdi sigortacılık konusuna geliyorum. Paul’un erkek kardeşi beş yıldır kayıptır ve bir milyon dolarlık hayat sigortası vardır. Paul bu parayı almak ister. Lakin Alaska yasalarına göre kayıp olan kişinin yedi yıl bulunamaması üzerine ancak sigortadan para alınabilmektedir. Paul tesadüfen çöp bidonunda donmuş bir ceset bulunca, aklına şeytanca bir fikir gelir. Bu cesedi kardeşine benzetip ve kaza süsü verip, hayat sigortasından para almanın planlarını yapar.
Ama işler planladığı gibi gitmeyecektir. Resmen deli olan kardeş ortaya çıkacaktır. Ayrıca uyanık sigorta eksperi bu işin peşine düşecektir. Bir de çöp bidonundaki cesedin peşinde olan mafya da işin içine girince, haydi bakalım, ayıklayın pirincin taşını... İşler arapsaçına dönecektir. Film için tam komedi derken, polisiye bir filme, hatta kimi zaman gerilime dönüşecektir. Film şahane oyunculuk ve başarılı kurgusuyla tam manasıyla seyirliktir. Karlar içinde sıcacık bir film izlemek isteyenlere kesinlikle tavsiye edebilirim. Hele benim gibi mesleği sigortacılık olanlar bu kara mizah örneği filmi mutlaka seyretmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder