Sabah usulca kalktım. Sessizce giyindim. Haftasonu. Herkes dinlenmeliydi. Benden başka herkes tabiki… Ev ahalisini uyandırmadan evden çıkmayı becermeliydim. Galiba becerdim. Dışarıya çıktım ki, rüzgarla suratıma çarpan yağmur damlaları şaşırtı beni. Kendime getirdi. Ne yapıyordum ben? Tanrım gene mi evden kaçıyordum? Evet. Kaçıyordum. Ne var ki? İnsan kendi evinden kaçamaz mı yani? İnsan kimi zaman kendinden bile kaçar kendinden… Sadece ben kaçsam iyi. Bir de kardeşimi de ayartmıştım gene. Kardeş de usulca kalkmış. Sessizce giyinmiş. Ev ahalisini uyandırmadan evden çıkmayı becermişti. Akşamdan karar vermiştik. Telefonla fısır fısır konuşmuş, aklımızsıra kimseye planımızı sezdirmemiştik. Kardeş arabama bindiğinde çocuklar gibi şendik. Aslında planımız İstanbul’a gitmekti. Çok şükür kardeşim ablam gibidir. Benden çok aklıllı ve olgundur yani. Bir de öğretmendir malum. Arabaya biner binmez dedi ki: “Hava bozuk. Fırtınayla karışık yağmur var. Bu durumda İstanbul’a gitmeye ne gerek var. “Bana bu sözleri sarfedince, hınçla baktım yüzüne. Ne var yani biraz macera yaşasak? Bari meteorolojik nedenlerden heyecanlı bir yolculuk yapsak… Anladı aklımdan geçenleri. O öğretmen parmağını salladı bana gene… “Yoo! Olmaz abla,” dedi. “Aklından bile geçirme. Nereye gidersen git bu şehir arkandan gelecektir!” dedi. Gülümsedi. Bazen kardeşlerin ne kadar zalim olabildiklerini düşündüm. Yalan değil düşündüm vallahi. Bazan benim de kardeşime karşı zalim olduğum gibi... İyi niyetli bir zalimlik durumu ama tabi... İşte kardeş becermişti gene.. Beni nasıl dize getireceğini nasıl da biliyordu… En sevdiğim şiirlerden biri olan Kavafis’in Şehir adlı şiirinden bir dize söylüyordu. Bu şiiri ne zaman bana okusa, beni can evimden vuruyordu: “Yeni bir ülke bulamazsın./ Bu şehir arkandan gelecektir. / Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın. / Aynı mahallede kocayacaksın;/ aynı evlerde kır düşecek saçlarına. / Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda. Başka bir şey umma- / Bineceğin gemi yok, çıkacağın yol yok. / Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte, / Öyle tükettin demektir bütün yeryüzünde de. “ Baktım kardeşimin gözlerinin içine. Elimi uzattım. Ayak ayak üstüne atarmış gibi, orta parmağımı işaret parmağımın üzerine attım.
Dedim ki: "Küstüm, konuşmuyorum işte! "
Kardeş, elimi tuttu... O billur sesiyle Candan Erçetin ve Ceza'nın birlikte söylediği şarkıyı söylemeye başladı: "Gel biz şehrin havasına hiç uymayalım/ Birbirimize verdiğimiz sözlerin hepsini tutalım /Bir de şehirli türkü tutturup karşılıklı seninle /Şehre inat dert üstüne dert koymayalım /ayrılmayalım" Kardeşler bazen aynı zamanda komik de oluyordu. Hemen yelkenlerimi indirdim hemen... Gülümsedim. Kardeşin yanağına öpücük kondurdum: "Tamam, senin dediğin olsun öğretmenim!" dedim. "Dile benden nereye gitmek istersen!!"
Yeni yılınız kutlu olsun.
YanıtlaSilMerhaba
Siz çok etkinsiniz.
Ben bu soğuk havada dışarı çıkmak pek istemem.
İnşallah siz üşütmediniz.
NE şanslı bir kardeş ne şanslı bir abla...
YanıtlaSilkaleminize sağlık, çok güzel bir anlatım...
YanıtlaSilMerhaba Masakuni,Ben de sizin yeni yılınızı kutlarım. Merak etmeyin. Üşümedik:)
YanıtlaSilEvet Ala, çok şanslı kardeşleriz biz...
Merhaba Fethiye,Hoş geldiniz Hayal Kahvem'e..
Güzel bir hafta sonu, kardeş ve abla olmayı daha güzel anlatılamazdı, mutlu yıllar.
YanıtlaSilTeşekkürler Fikr-i Alem, mutlu yıllar size de!
YanıtlaSil