"Mesele esir düşmekte değil, teslim olmamakta bütün mesele "
"İnsanların kanatları yok, insanların kanatları yüreklerinde."
Nazım Hikmet
Olur a... Kış bitmiş... Köyün en sabırsız kadınının yüreği, dalgacı bir mevsime geçiş yapmak istemiş. Kadının zirvesindeki son kar ansızın erimiş. Tenin güneşe çıkma vakti gelmiş. Defterini, kalemini almış... Ayağına en düzünden iskarpin... Sırtına... Püfür püfür... En incesinden entarisini giymiş. O gün bugün gibi pazartesiymiş güya. Haftanın ilk iş günü ya. Bu kez ekmek kaygusu sebebiyle ofisine gitmemiş. Sevinçle çırpıştırarak ellerini... Ters istikamete dönmüş. Gene kendi kendiyle kalmak, sukûnetle yüreğine bakmak istemiş. Kararlı adımlarla usul usul ormanın izini sürmüş. Börtü böceği uykusunda ürkütmemek niyetiyle azami gayret sarfetmiş. Ormana giden patika yokuş yukarı gidiyormuş. Sanki kadın değil ayakları rotayı çiziyormuş. Biçimden biçime giren bembeyaz bulutlar attığı her adımın ritminde kadını takip ediyormuş. Kadın bir düzlüğe gelmiş. Birazcık soluklanabilmek niyetiyle olduğu yerde durmuş. Yere sereserpe uzanmış ak sakallı bir meşenin kucağına oturmuş. Ortalık sessizmiş. Pür liman. İşitmiş. Toprak ana tatlı bir ninni söylüyormuş. Ağaçların kovuklarından mı yoksa yer altından mı desem... Börtü böceğin uyku sesleri geliyormuş. Kadın nazlı nazlı salınacak gelinciklerin, burnu havada dağ sümbüllerinin, iç çeken çiğdemlerin, taşı delip geçecek azimkâr kaya kekiklerinin, henüz fide vermeyen dalların ucundaki yaprakların sabırlı hallerini, bir kaç ay sonra kendilerinden taşacak olan renklerini, kokularını avare ruhuyla hissetmiş. İnsan dediğimiz nedir ki? Neşe ve hüznün bileşkesi. Önce kadının içinde umudun rengi yeşermiş. Sonra birdenbire... Elinde baltalarla kara bıyıklı adamlar hayal etmiş. Omuzlarına dayadıkları baltalarının ağzı, kış güneşi altında parlayıp sönüyormuş. Sadece kadının kucağında oturduğu ak sakallı meşe değil, ormandaki tüm çamlar, köknarlar, gürgenler, onların koynundaki börtü böcek... Yapraklar var ya hani zamanı gelince dallarda yeşerecek.. Otlar, mantarlar, dipten gelen ince narin renkler, kokular... Korkmuşlar. Hepbir ağızdan tıp oynamaya başlamışlar. Kadının içinde yeşeren umut, kapkara bir umutsuzluğa dönmüş. Gözlerine dolan yaşlar sessiz sessiz dökülmüş. Kadın eline kağıdını kalemini almış. Hayali yazılar yazmaya başlamış. Toprağa çakılı olduğu için milim kıpırdayamayan ağaçlara önce kanat takmış. Ormandaki ağaçlar bir kuş gibi yerden havalanmışlar. Gökyüzündeki boşlukta yüzlerce ağacın köklerindeki saçakları sallaya sallaya uçtuklarını görünce, elleri baltalı kara bıyıklı adamlar fena halde şaşmışlar. Cellad gözlerini önce kısmış sonra hayretle koca koca açmışlar. Ağaçların böyle uçtuğunu görünce tabii, ormanda ne kadar çiçek, börtü böcek, ot, mantar, ne kadar koku, ne kadar renk varsa hepsi gizlendiği yerden havalanmışlar. Sadece cellad gözlü kara bıyıklı adamlar değil, bu vaziyeti gören tüm insanlar afallamışlar. Sonraaa... Kadın da kucağında oturduğu ak sakallı meşeyle havalanmış. Rüzgâr önlerine düşmüş, uzaklara götürmüş. Doğayı katletmeyi henüz bilmeyen insanların yaşadığı, horoz sesli, toprak damlı, minik minareli, hayrat çeşmeli bir köyün hemen yanındaki boşluğu görünce sevinmişler. Hep beraber o alana inip yerleşmişler. İrili ufaklı çocuklar koşarak gelmiş yanlarına. Neşe içinde bağırmaya, ağaçların etrafında saklambaç oynamaya başlamışlar. Kadın kağıdını kalemini toplamış. Etrafına bakınmış. Acaba neredeyim? diye aklından geçirmiş. Kahve molası bitmiş. Çünkü ekmek kaygusu nedeniyle hemen ofise dönmesi gerekmekteymiş.
Merhaba,ziyaretiniz için çok teşekkürler.Süper bir öykü bayıldımm.Sevgiyle...
YanıtlaSilO ormanı biliyorum. Hatta o kadını da..
YanıtlaSilÇok güzeldi:)
ruhun nereleri gezip geleceğini iyi biliyor. öğlen yemeği içi dışarı çıktık biz de hazır güneş varken biraz tenimiz güneş görsün istedik.ama daha yolu yarılamamışken bulutlar aldı götürdü güneşi.hadi bakalım dedik bu sefer de biraz daha dinlensin güneş.bahara az kaldı.
YanıtlaSilsen var ya senin içinde baharlar açıyor her daim. :))
Yazıyı okurken neyi özlediğimi daha ilk satırlarda farkettim. Baharın gelmesini özlemişim ben :(
YanıtlaSilböyle bir ütopyada böyle bir kadın olmak istemek ne güzel.
YanıtlaSilÇok ama çok güzel ve anlamlı...Sevdim.
YanıtlaSilÇek güzel ve anlamlı.
YanıtlaSilBanada bklrm :)
bende beğendim,
YanıtlaSilsevgilerle.
bu başlık ne çok şey ifade eder öyle..
YanıtlaSilinsanı heyecanlandıran bi yazı olmuş, kadının hayal dünyası takdire şayan =)
YanıtlaSilyüreğinize sağlık;)
Selam Tatlı Hayat, hoşgeldiniz. Beğenmenize sevindim. Sağolun:)
YanıtlaSilBegonvilli Ev, doğaya duyarlıdır. Bilirim:) Teşekkür ederim.
YanıtlaSilKara Kitap, bu cumartesi o bulutlara atlayıp bize gelsene:))
YanıtlaSilSelam Vladimir, bahar özleniyor değil mi? Eli kulağında... Az sonraaa denir ya... O hesap. Yirmi gün sonra Mart:) Kışı özleyeceğiz:))
YanıtlaSilSelnur, kadın olmak çok güzel:)
YanıtlaSilÇiçeklendim, böyle doğa içeren bir yazıdan hoşlanır elbette:)) Adı üstünde:) Sağolun.
YanıtlaSilSelam Beste, çalakalem yazdım. Beğenmenize sevindim:) Sağolun.
YanıtlaSilSelam Hayali Nesne, o sizin güzelliğiniz:) Sağolun.
YanıtlaSilSelam İlk Kar, Nazım Hikmet'in her dizesi bir hazine. Ne mutlu keşfedene:)
YanıtlaSilSelam Küçükkurba, bu kadını iyi tanırım. Hayalperest cinsten:)
YanıtlaSilNazım beni benden almıştır :( bu özüyle ilk kez senden okuyorum! Sağolasın.
YanıtlaSilcanım ben geldim
YanıtlaSil:)
çook güzel paylaşımlar
:)
ellerine sağlık .
Selam Bir Kase Lezzet, lezzet kattınız:) Sağolun.
YanıtlaSilyani güzel bir düş kurmuşsun. çok insanca.
YanıtlaSil:)
Eyvallah Deeptone, teşekkür ederim.
YanıtlaSilBende hayaller bitmez:))