Bu sabah güne çok erken başladım. Çalış babam çalış. Az önce duraladım. Yalvararak dedim ki... "Ne olur, yandan çarklı bir kahve..." İçeriden bir ses dedi... "Elbette!"... Kahvem geldi. Masamın üzerinde... Ben ise... Bir elim çenemde... Kahve kokusunun büyüsünde bir an hayale daldım. Eskilerden bir yazım aklıma geldi. Mübalağa ederek yazdığım bir denemeydi. Avaz avaz İstanbul diye bağırmaktaydım. Nasıl göresim geldiğini, nasıl içime çekip koklayasım geldiğini anlatmaktaydım. Ben şehirleri özlerim. Hele İstanbul'u... Of... İstanbul aşktır... Sevdadır... Hımmm... İstanbul deniz ve balık kokusudur... Özlenendir... Hüzündür İstanbul... Sevinçtir... Minareler uzanmış gökyüzüne bağırır... Kara sevda nerelerden yüreğimi çağırır... Dua gibi... Büyü gibi hasretini ezberlediğim... Yeditepe üzerinden saçlarını dağıtan, hatıraların tarihin küllerini savurduğu, kadın gibi, kısrak gibi ince beline sarılıp gerdanından öpülesi bir Levent Yüksel şarkısıdır. İstanbul sinemadır... Kitaptır... Ben içinde yaşamıyorum ya... Zaten taraftar ruhlu bir bünyeye sahibim. Bırak kusur görmeyi, kusurlarıyla topyekün seven biriyimdir. İstanbul'un derinine dalmak, arnavut kaldırımlı eski sokaklarında dolanmak, yandan çarklı vapuruyla bir kıtadan diğerine geçerken kız ve galata kulesine usulca el sallamak... Hayal etmeyi ve uyanıkken rüya görmeyi seven benim gibi biri için İstanbul'un her köşesi adeta bir film stüdyosu ya da bir roman sayfası gibidir. İstanbul'un suretine asla aldanmam. Bana göre İstanbul'un sırrı... İstanbul'un sırrı o gizemli ruhunda saklıdır. Sokaklarında dolaşırken bir vakitler İmparator Konstantin'den Fatih Sultan Mehmet'e, Mimar Sinan'dan Hazarfen Ahmet Çelebi'ye, Hürrem Sultan'dan Haseki Sultana'a kadar milyonlarca ruhun aynı sokaklarda yürüdüğünü düşünüp hissedebilmek var ya illüzyona sokar beni de yüreğimi zangır zangır titretir. Kimi zaman şehrin ruhunu ve sırlarını keşfetmeye çıkmış bir derviş olduğumu farzederim. Düşle gerçeğin arasında bir yerde... Zamanın içinde mi yoksa dışında mı olduğumu unutarak... Büyülü bir atmosfer kurarım kendime. Yapayalnız... Adım adım dolaşırım. Hülyalarımla sadece... İstanbul'da atılan her adım tarih kokmaz mı? Kokar elbette! Of, o eski yapılar nasıl kışkırtır insanı. Durduk yerde o kadim zamanların izleriyle günümüzün keşmekeşliğini.. Aynı anda bir ortaçağ şövalyesinin aşk hikayesiyle, günümüzün metropol sevdasını harmanlarım ayak üstü... Hepsini hayalimde birbirine karıştırır yekpare zamanın hazzını hissederim. Tevfik Fikret'in dizelerindeki gibi... "Evet hakikati hülyaya hep feda ederim. Zaman olur ki vücudumdan ayrılır giderim." İstabul içinde kendimi kaybederim. Zamanla tıp oynarım da bir süre kendimi öncesiz ve sonrasız farzederim. Eski cümlelerimle İstanbul'da gezindim. Kahve molam bitti. İşe dönmeliyim.
Blogunuzla az önce tanıştım.Yazdıklarınızı bir çırpıda okudum. Çok geç kalmışım sizinle tanışmak için...
YanıtlaSilOnat Kutlar'ı severim İstanbul'u özleyenler için :
İstanbulum Anadolum sevdiğim toprak
Ne kadar yakınım sana
Ve ne kadar uzak.
istanbul hep vazgeçilmezimdi. asla da vazgeçemeyeceğim. istanbul bir şehir değil, çok daha fazlası.
YanıtlaSilistanbul'da "kayboldum" yoktur. "hayatın farklı taraflarına farklı tatlarına farklı duygularına daldım onlarla meşgul oluyorken vakit geçti" vardır..
YanıtlaSilBu yazını neyseki İstanbul dan dönüşüm olan 2.günde okuyorum.Tüylerimin diken diken olasının yaını da bir de burnum sızlayacaktı balık kokan denizini hissedemedim diye..:))
YanıtlaSilBileğine ,yüreğine sağlık diyorum canım..:))
Selam Berlin'in Nar Çiçeği, hoşgeldiniz:) Beğenmenize sevindim.
YanıtlaSilHer daim beklerim:) Teşekkür ederim.
Selam Kızılgın, tamamen katılıyorum. İstanbul nedir? İnanın tam tarifini bulamıyorum:))
YanıtlaSilSelam Kendini Arayan Adam, ben de kendini arayan kadın olarak, kimi zaman sahiden kayboluyorum. İstanbul'da değil ama... Nerede olursam olayım, kendi içimde kayboluyorum... İstanbul kaybolmamı kolaylaştırıyor. Büyüleyici çünkü..
YanıtlaSilMüthiş!
Selam Crazywoman, üzülürdüm o zaman:)
YanıtlaSilÇok tatlısınız. Teşekkür ederim.
İstanbul'a nazır içiyorum ben de kahvemi çoğu zaman. 11 saatlik farka rağmen, dünyanın bir ucundan...
YanıtlaSilSelam Demlikalem, demek memleketle 11 saat fark var aranızda.. Hımm.. Demlikalem desenize "gurbet"tesiniz.
YanıtlaSilTevekkeli değil, demlikaleminiz.
O halde, "efkâr" kelimesini en iyi siz bilirsiniz. Sevgiler bizden size:))
bu yazıya bu şarkı hediye olsun :))
YanıtlaSilhttp://www.youtube.com/watch?v=OynvRzFxO9M
Hımm.. Kara Kitap senden dinlesek bu şakıları:)) En kısa zamanda yeni bir gezi planlamaya başlamalı:)
YanıtlaSil