Kimi zaman hayat üstüme üstüme geliyor gibi hissettiğimde, beni rahatlatan filmlerim vardır. Mesela, moralim bozuk, kendimi iyi hissetmiyorum ve gereksiz evhamlara mı kapılıyorum? “Panik” halindeyim yani… Derhal Tango & Cash’i seyretmem gerekir. Bu film hemen panik vaziyetimi iyileştirir. Daha önce yazmıştım bir yazımda. Okumak istersen işte burada. Peki, ya biri öfkelendirdirmişse beni. Haksızlık yapmışsa üstelik. Hak etmediğim sözler söylemişse. İyice öfkelenip küplere binmişsem sözgelimi. Sinirlerim çelikten değil ki. Benim de canım var. Yaradılışım gereği insanım ben de… Peki… Bu durumda argo konuşmak, bırak argoyu, gelmişine geçmişine sövmek istemişsem. Ama tutmuşsam öfkemi içimde, püstürtmemişsem karşımdakine.. Of!... Uzatmayayım işte... Öfke! Öfke!
Mahcup biriyim anlatabiliyor muyum? Böyle durumlarda öfkemi içimde tutuyorum. Kim demiş "Öfke baldan tatlıdır " diye... Nerdeee? Resmen karnıma yumruk yemiş gibi oluyorum. Karşımdakine belli etmiyorum ama içimin acısını bir ben biliyorum. Dipten giden ipince bir sızı hissediyorum. Tamam. Uygar insan olmak niyetiyle, öfkemi kontrol ediyor, sözlü bir şey söylemiyorum. Amaa... Öfkem bilinçaltıma bir volkan gibi saklanıyor... Bir süre sonra katılaşmış öfkem, hararetten sıvıya dönüşüyor. En uygun çıkış noktası her zamanki gibi gözpınarlarım oluyor. Önce birikiyor sıvı haline gelmiş öfkem gözlerime… Kirpiklerim içeri içeri süpürse de dayanamıyor... Gözlerimden yaş olup taşıyor. Yanaklarımdan pıtır pıtır dökülüyor.
Keskin sirkenin küpüne zarar verdiğini atalarımdan duyduğum için biliyorum. Öfkemin içimde kalıp bana zarar vermesini hiç mi hiç istemiyorum. İşte... Böyle gizlenmiş öfke vaziyetlerimde derhal Snatch (Kapışma)’yı seyrediyorum. Kaç kere tecrübe ettim. Yeminle ilaç gibi geliyor. Bu filmi seyretmediysen eğer, konusunu sakın sorma, valla tam olarak ben de bilmiyorum. Guy Ritchie’nin yönettiği tuhaf bir İngiliz filmi. Tatlı bir Tarantino havası estiriyor sözgelimi. Sonra oyuncuları şahane… Bol hareket, eğlenceli, soygunlu bir film. Asıl mühim tarafı ise... Dinle... Fena halde küfür, fena halde dövüş var bu filmde. Feci... Of, bastırdığım öfkeme inanılmaz iyi geliyor ne yapabilirim yani... Bileklerimi keserim doğru söylüyorum... Dene istersen... Öfke vaziyetlerine Snatch (Kapışma) birebir...
Yok, ben bu filmi seyretmeye gerçekten doyamıyorum. Filmde hangi sahnede ne öfkeli cümle varsa... Filmi durdurup aynısını, aynı rolde canlandırmaya çalışıyorum. Ne bileyim, ya bağıra bağıra... Ya da gözlerimi kısıp elimde silah varmışcasına parmağımı sallaya sallaya... Karşımda o öfkelendiğim kişi varmış da onu domuzlara yem yapacağımı söylüyormuşum gibi mesela... Anlatabiliyor muyum? Mutlaka evde kimsenin olmadığı zamanı seçiyorum. Ve tüm öfkemle filmin gereğini yerine getiriyorum. Tahmin edilmeyecek kadar çok küfür var bu filmde... Dövüş, kavga, vahşet... Ama aynı zamanda eğlenceli bile demem az kaçabilir. Resmen komik ötesi bir film. Felaket... Tam içim kaldırmayacak nedir bu olan biten derkeeennn... Hooop yeni bir sahne.... Veeee... Ver elini gülmek... Çok şeker bir film... Çookk! Dehşet...
Filmi anlatıp yazımı uzatmak istemiyorum. Diyeceğim odur ki bu film ilaç gibi geliyor öfkeli bünyeme... Hele filmde hoş bir aksanla çingene rolünde olan Brad Pitt'in yumruk indirdiği sahneler var ki... Of!.. Aynı çingene gibi kaldırıyorum yumruğumu hayalimdeki öfkelendiğim kişiye… Bir yumruktaa... Küttt! Yerdeee! Oh, ne yalan söyleyeyim, içimin yağları eriyor. Eee, melek değilim ya... Böyle zamanlar için, ben de bir siyah kuğu yaşatıyorum içimde... Amaa... Film sebebiyle öfkemi boşaltınca, gerçek hayatta öfkelendiğim kişiye bir şey yapmama gerek kalmıyor tabii. Her zaman olduğu gibi hayallerim imdadıma yetişiyor böyle. Filmin sonunda öfkem geçmiş oluyor. Sinema hayatımı eşsiz kılıyor gene. İnanamayacaksın ama filmden sonra beni kızdıran kişiye acıyorum biliyor musun? Çünkü o da insan... O da bir kalp taşıyor neticede... Sadece bana yapmıyordur ki herkese böyle kaba davranıyordur diye düşünüyorum. Öfkelendirdiği insanların hayallerinde dayak ve küfür yediği için vicdanı şişiyordur eminim. Çünkü bence sevgi gibi öfke de hissedilen bir enerjdir. Dün akşam filmi seyrederken onu hayal edip bir yumrukta yere serdiğim için... O sebebini anlamıyordur ama... Bugün kendini dayak yemiş gibi hissediyordur eminim. Bazan sebebini bilmeden kendini dayak yemiş gibi hisseder ya insan hani... Bana kalırsa o gün kimi kırdığını enine boyuna düşünmeli... Yaaa!.. Böyleyken böyle işte.
Guy Richie.. İngilizlerin son kuşak dahilerinden. Christopher Nolan ile tarzları uyuşmasa da ikisi de soluksuz izlediğim yönetmenlerdendir. Ama dur, var bir ortak noktaları. Sinema, Hayal satar, der ikisi de. Hayalleri farklı yalnızca. Sharlock Holmes serisi Guy Richie^yi yeniden parlatırken, yaptığı yoruma hasta oldum. Haber vereyim, 3. cüsü de geliyor. ^boyutlu hem de. Dün fragmanını izlerken, pişmiş kelle gibi sırıttığımı fark ettim.
YanıtlaSilselam avram, "tarantino'yu seven, ritchie'de sever" diye bir söz söylerler:)
YanıtlaSilçünkü rivayete göre ritchie'ye madonna'nın eski kocası dedikleri gibi, tarantino'nun ingiltere şubesi de derler:)
ne güzel müjdeli haber. bayılırım sharlock holmes'e..
Hey Allahım.. Tarantino'yu severim. Ama bu eleştirmeme engel olmaz.:) İngiltere Şubesi lafına katılamayacağım her kim dedi ise.. Guy Richie farklıdır. Tarantino'un B film takıntısı ( ve muhtemelen ayak fetişizmi de) Richie'de yok.:)) Madonna konusuna hiç girme.. Adama yazık.:))
YanıtlaSilfight club da iyi gelebilir :)
YanıtlaSilSelam Ece,
YanıtlaSilFight Club'de iyi gelir. Gelmez mi? Ama benin benle kavgasında tam seyirliktir. Şöyle:
http://hayalkahvem.blogspot.com/2010/04/benin-benle-kavgas.html
Selam Avram,
YanıtlaSilBir zamanlar abim için Tarık Akan'ın İzmit şubesi derlerdi. Sanırım oradan aklıma geldi.
Tarantino'nun İngiltere şubesi:)
Böyle işte.
Süper filimdi...Blogunu ve yazılarını keyifle takip ediyorum:)
YanıtlaSilEvet Uğur Böceği.. Şahane bir filmdir:)
YanıtlaSilHey, sahi mi? Teşekkür ederim.