"Mutlaka sizde de vardır. Dikkatle dinleyin.
İkinci bir kalp. Göğüs boşluğunuzdaki kıpırtılı pırlanta. Dünyanın şu anda en çok gereksinme duyduğu asil değer. İnsanlar doğdukları, büyüdükleri yeri severler. Ait oldukları kültürde barınmayı yeğlerler. Normali budur denir. Birinci kalbin, esas kalbin işidir. Kişi anasını, evini, toprağını ve yurdunu her şeyden çok sever. İkincici kalp ise gezgin ruhla çalkantılı, hoşgörü esansıyla bezelidir. Dünyanın neresinde olursa olsun bulunduğu yeri, oranın insanlarını, şarkılarını sever. Yabancıları benimser. Başka lisanların, kelimelerin dilin kıvraklığında latife oluş şekline tavdır."
"Dostluk, ahbaplık, muhabbet kurabilme, kendini diğerinin yerine koyabilme yeteneğimiz bizi refah toplumu olmanın zararlı yan etkilerinden bir ölçüde de olsa sakındıracak hasletlerimizdir."
"Her kalp karşısında benzerini bulur. İkizini ve dostunu yaratır. Gülümsemenin gülümseme çağırdığı gibi.Çocuklarımıza kalp boğucu eğitim vermeyelim. Tek kalbe mahkum etmeyelim. Sevgi hissedilebilir bir enerjidir... Nefreti, kini bulup taşımak bir saniye, sevgiyi, kardeşliği yaşamak bir ömür."
SADIK YEMNİ
Güzel geliyor kulağa (sesli okusaydım gelecekti) ama aşırı humanist, polyannavari, hayatın gerçeklerinden uzak, dua ederken söylenebilecek kadar steril sözler bunlar.
YanıtlaSilBizlerin o bir tek kalbinde günün birinde hırsızlık yapmamıza sebep olabilecek konsantre nöbetçi de var, katil olmamıza da, aşık olmamıza da, nefret etmemize de. Bunların bir çoğunu ya zorunlu olarak içinde doğduğumuz koşullar, ya da bizim kontrolümüzde olmayan koşullar belirliyor. Yani o konsantre nöbetçiyi bir miktar suyla açığa çıkaranların çoğu koşulların kendisi.
Geriye kalır, bizim belirlediklerimiz. (işte bu noktada Sadık Yemni' yi devreye sokabiliriz)
:)
Sadık Yemni'yi devreye sokalım Two.. Sokmalıyız.
YanıtlaSilKeşke Sadık Yemni o güzelim romanlarının yanı sıra deneme yazılarını içieren bir kitap da yazsa... Bunu hayal etmek bile iyi geliyor kulağıma.. Tabii ki sesli söyleyince:)
Böyle işte.
İki ayrı yürekten değil de bölünmüş tek bir yürekten söz etsek daha anlamlı olurdu.Çünkü Sadık Yemni'nin birinci kalp dediği,kovuşturuyor,bastırıyor,diğerini boğmaya çalışıyor.Öteki de kaçıyor,gizleniyor,bastırılıyor...Bunların ikisinin de aynı insanda bir arada bulunması,bölünmüş kalbin işaretidir,iki ayrı kalbin değil.Bu bölünmenin sızısı bazen hafiflese de tam olarak dinmiyor asla.Ne yazık ki Two haklı..(Keşke Sadık Yemni haklı olsa idi..Derin bir sızı olmadan iki ayrı kalbin bir tek bedende yaşaması mümkün olsa idi...
YanıtlaSilHakan,bilirsiniz, kimi zaman insanlığın, dünyanın gidişatından iyice bezip,dibe vurup, herşeyi zifiri görmeye başlayınca, tutunacak güzel hayaller, temiz hissiyatlar arıyor insan... Birhan Keskin'in dediği gibi "Hayatın bir kıvamı var." Hayatı yaşamaya değer, insanın esas erdemlerini ortaya çıkaran şeylere ihtiyacımız var. Hayal değil bunlar gerçek. O kadar kötü görüntüler, sesler, sözler gözümüzü karartıyor ki, asıl olması gerekeni hayal zannetmeye başlıyoruz. Sadık Yemini gibi yazarların hayatımızın kıvamını yakalatacak denemeler yazmasını çok arzu ediyorum bu yüzden:)
YanıtlaSilBen içimdeki ikinci kalbi hissediyorum.
"Mutlaka sizde de vardır. Dikkatle dinleyin."
Yorumunuz için teşekkür ederim.
İkinci kalple ilgili bir yazım vardı. Şöyle:
YanıtlaSilhttp://hayalkahvem.blogspot.com/2010/10/ikinci-kalp-var-m-sende.html
İnsandan ve gelecekten umudum yok. Gidişat kötünün kötüsü. Nereye kadar?" demişsin. Nereye kadar?
YanıtlaSilÖmer, yapmayın:)Bakın Dostoyevski - Karamazov Kardeşler'den bir alıntıyı buraya yapıştırayım:
YanıtlaSil"Şunu hiç unutmayın, kişinin geleceği için iyi bir anından daha yüce, güçlü, sağlam, yararlı bir şey yoktur. İyi bir insan olmanız için çok öğüt verirler size, ama çocukluktan kalma güzel, kutsal bir anı iyi insan olma yolunda size en büyük yardımcıdır. Böyle anıları bol olan bir kimse kurtulmuş demektir. Belleğimizde iyi bir tek anı kalmış olsa bile, bir gün gelir bu anımız mahvolmaktan kurtarır bizi. Belki kötü insan bile oluruz ilerde, kendimizi kötülüklerden kurtaracak gücümüz olmayacak, insanların gözyaşlarını alaya alacağız, demin Kolya'nın dediği gibi "Bütün insanlar için acı çekmek istiyorum," diyenleri küçümseyeceğiz… Ne kadar kötü olursak olalım, - Tanrı korusun hepimizi böyle felaketten- İlyuşa’yı toprağa verişimizi, onu son günlerimizde nasıl sevdiğimizi, şu taşın yanındaki bu içten konuşmamızı anımsadığımızda şimdiki iyi duygularımızla alay etmeyi en kötümüzün, en kalpsizimizin – böyle bir şey olursa elbet- içi götürmeyecektir! Hatta bu iyi anımız aklını başına almasına, kendi kendine –Evet, o zaman iyi, cesur, dürüsttüm.- demesine neden olacaktır belki. Varsın gülsün hem, önemi yoktur bunun, insanoğlu iyiye, güzele çoğunlukla gülmüştür. Düşüncesizliğinden gelir bu. Ama şuna inanın ki baylar, gülerken için için de şöyle geçirir kalbinden: - Hayır, gülmekle hiç iyi etmedim, böyle şeylere gülünmez!................
Alyoşa son kez; "Ah yavrularım, sevgili dostlarım, hayattan korkmayın hiçbir zaman! İnsan iyi, doğru bir şey yapınca ne güzeldir hayat! dedi."
Başka ne diyebilirim:)