Ben bir acayip oldum. Gözüm kimseyi görmüyor, kimsenin kapımı çalmasını istemiyorum.... Mahallemden pek memnunum. Yedi senedir çıkmadım ordan desem yeri. Hiçbir dostum da nerde oturduğumu bilmiyor. Mahallem dediğim; şu yedi senedir - üç ayda bir Karaköy'e inip dükkan kirası almak bir yana - yaşadığım yer, üç dört sokak içindedir. Elifi elifine dört buçukta uyanırım. Dört buçuk gezinti saatimdir. Evimden çıkar, sağa sapar, bir numaralı sokağı geçer, tramvay yolunu geçmeden sol yaya kaldırımdan hızla yürür, hemen soldaki bizim bir numaralı sokağa paralel iki numaralı yola sapıveriririm.... İnsan gezinirken etrafına bakacak, yolda durup vitrin seyredecek, birbirinin yüzüne bakacak, ağır ağır yürüyecektir elbette. Bütün bunları yapamam işte. Bu sokağa girince hızlanır, önüme bakarak yürür; kızgınmışım, bu sokaktan geçmeye de mecburmuşum gibi yaparım.... Yedi senedir bu sokaktan gayri, İstanbul şehrinde bir yere gitmedim. Ürküyorum. Sanki döveceklermiş, linç edeceklermiş, paramı çalacaklarmış gibime geliyor da şaşırıyorum. Başka yerlerde bana bir gariplik basıyor. Her insandan korkuyorum. Kimdir bu sokaklardaki adamlar? Bu koca şehir, ne kadar birbirine yabancı insanlarla dolu..... Aklım ermiyor. Birbirini küçük görmeye, bağnazlaşmaya, kandırmaya mı? Nasıl birbirinden bu kadar ayrı, birbirini bu kadar tanımayan insanlar bir şehirde yaşıyor?
Mahalle gene ne de olsa mahalledir. Benim dükkan yanabilir, aç da kalabilirim. Ama bana öyle gelir ki, şu öğlenleri limonlu terbiyeli işkembeci beni ölünceye kadar besleyecek. Portakalcı Salomon çürük portakalları Yahudi çocuklarına nasıl dağıtıyorsa, ben geçerken de iki tane avucuma koyacak. O günler belki elbiselerim pek eski olur da içeriye almaz ama; pastanenin madamı kapının önünde bana bir kapuçina içirir. Bunlar hayal ama, mahallemi ben böyle seviyorum işte! Sabahları kalktım mı koşarım doğru bir kahveye. Bu kahve tertemiz, yedi sekiz masadan ibarettir. Sessiz insanlar gelir gider. On bire doğru küçük yokuşu çıkar, tramvay yoluna varır, sola döner, on beş adım atar, bir kütüphanenin önüne düşerim.... Koltuğumun altında mecmua, kütüphaneden çıkar çıkmaz hemen dalarım bizim sokağa. Oh! Ne rahatımdır girer girmez. İnsanları başkadır bizim sokağın; bu tamvay yolu insanına benzemez. Dün mahaleden şöyle bir çıkmaya karar verdim. Unkapanı'ndan vurup Saraçhane'ye çıktım. İstanbul bayağı değişmiş. Şaşırdım kaldım. Hoşuma da gitti bir bakıma. Temiz asvalt. Kocaman yollar. O su kemeri ne güzel şeymiş meğer! Nedir o ta bir kilometreden bir takızafer gibi görünüşü! Yanında Gazanferağa Medresesi şipşirin, bembeyaz. Parklar, ağaçlar gördüm. Ürkek ürkek dolaştım. Kıztaşı'na kadar uzandım. Fatih'ten aşağıya yürümeye başladım. Saraçhane'ye vardım. Baktım bir binanın tepesine yıkıcılar çıkmış, yıkıyorlar. Şuralarda bir hamam vardı dedim. Yıkılan o hamammış.... Hava kararırkan Maçka'ya vardım. Oralar da bir başka alem. Dönüşte yedi sene daha mahalleden dışarıya çıkmamaya karar vereyim dedim, olmadı. Bir ara ne düşündüm bilir misiniz? Şu bizim dükkanla evi satayım.... Bineyim bir Boğaziçi vapuruna günün birinde. Bebek'le Arnavutköy önlerinde arka taraftaki oturduğum kanepeden kalkayım, etrafıma bakayım; kimseler yoksa, denizin içine bırakıvereyim kendimi.
NOT: Büyük usta Sait Faik'in ruhuna rahmet! Lüzumsuz Adam adlı öyküsünün bazı paragraflarının bazı cümlelerini aldım. Bazılarının yerlerini değiştirdim. Kendime uyarlayarak kısa bir deneme yazısı yazdım. Ben... Sait Faik'i de... Onun öykülerinin cümleleriyle, İstanbul'da dolaşmayı da çok ama çok seviyorum. Hey! Kahve molam bitti. Şimdi işe dönüyorum.
Çok keyifli bir yazı olmuş, elinize sağlık:)
YanıtlaSilDekope bir yazı ha, bak bu şekli hiç düşünmemiştim. Ellerine sağlık. Kahvemi içtim gidiyorum, kal sağlıcakla.
YanıtlaSilpazartesi günü internetten sipariş verdim lüzumsuz adam'ı hala gelmedi.bu yazıyı okuyunca daha bir okuma isteğiyle doldum.çantan çok güzel bu arada. kendime güzel bir sırt çantası almak istiyordum,tam istediğim gibiymiş. :))
YanıtlaSilKara Kitap, bende bir adet vardır. Sevdiğim biri, benim bir eşyamı beğendimi hemen veririm. Hemen göndereceğim ama ön cebininin fermuarı bozuk:)
YanıtlaSilDu bi... Aynısından bulursam, hemen alacağım ve adresin var nasılsa, gönderceğim. Sahiden çok kullanışlı bir çanta. Fermuarları dandik o kadar:)
Kara Kitap, ben Sait Faik'e hastayım:) Yeminle!O kadar seviyorum ki anlatamam. Tuhaf bir durumu da var. Kaç kere okuyorum tekrar tekrar öykülerini. Yok. Her seferinde sanki yeni okuyormuşum, daha önce hiç okumamışım gibi oluyorum. Ve çok seviyorum öykülerini. Öyle böyle değil. Benim ki fanatiklik vaziyeti:)
Tam Sait Faik'in Lüzumsuz Adam'ı ile Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam'ını okumanın tam vakti:)
Of! Kimse neden Lüzumsuz Kadın ile Aylak Kadın'ı yazmamış ki?
Ama Hayal Kahvem'de ikisi de var. Lüzumsuz Kadın işte burada. Aylak Kadın ise işte burada:)
Ama benim cümlelerimle değil yazarların cümleleriyle tabii:))
http://hayalkahvem.blogspot.com/2011/05/ahmet-umit-soylesisine-giderken-kendimi.html
Bir kahve molası yapmış olduk. Teşekkür ederim..
YanıtlaSilEcehan, ne hoş cümleler değil mi? Sade ve etkili.
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
Eren, Sait Faik cümleleri müthiştir sahiden:)
YanıtlaSilSağolun.
Ben teşekkür ederim Profösör.
YanıtlaSilHayal Kahvem, yine heyecanlanarak okuduğum bir yazıydı. Süper:) Ben de diyorum ki
YanıtlaSilHüseyin Rahmi Gürpınar- Utanmaz Adam'a bir göz atın:)
aklıma bir de niteliksiz adam geldi. uzun zaman oldu, ilk cildini okumuştum ama sonunu getirmemiştim. şimdi sanki yeniden alıp başlamalıyım gibi geliyor..
YanıtlaSilHımm.. Oğuz Aral'ın Utanmaz Adam'ı vardır bir de:)
YanıtlaSilEngin, ben Hüseyin Rahmi'nin Utanmaz Adamı'na bi göz atayım. Sağolun.
Buket, Hayal Kahvem'e Niteliksiz Adam'la ilgili küçük bir yazı yazmıştım. Bak ilgini çekerse burada:
YanıtlaSilhttp://hayalkahvem.blogspot.com/2011/03/gece-yars-modenlesmeyi-sorgulamak-da.html
Eee? Konverse ne oldu?
YanıtlaSilKonversleri yıkamıştım:)
YanıtlaSilHarikasın sen doğrusu,senin yazıların için özel zaman ayırıyorum yoksa arada derede okunmuyor onlar,ilgi bekliyorlar...Yine şaşırttın beni,sağol:)
YanıtlaSilBaykuş gözüyle
Natali, şaşırtmayı seveim ama, valla bu sözleriz yanaklarımı kızarttı:)Çok naziksiniz.
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
Bloğumu ziyaretiniz için teşekkür ederim:)güzel derlenmiş bir yazı..Bloğunuz çok hoş,vakit ayırıp sayfalarınızı tek tek incelemem lazım..sevgiyle kalın:)
YanıtlaSilNoyumberry, el işi yapan kadınları acayip kıskanırım. Siz de onlardan birisiniz:) Hayranlıkla seyrettim yaptıklarınızı. Her zaman beklerim Hayal Kahvem'e. Teşekkür ederim:)
YanıtlaSilİltifatınız için teşekkür ederim:)
YanıtlaSilkeşke bloğunuzu daha önceden fark etseydim:(
gerçekten kahve molamı reklendirecek bir blog;)
kitap okumasını çok severim ama yaptığım el işlerinden pek fırsat bulamıyorum,onun için pc ye girdiğimde şöyle kitap özetlerini,kitaplardan bahseden bir blog bulmayı çok istiyordum..neyse ki artık siz varsınız :)sevgiyle kalın..
Noyumberry, çok naziksiniz sağolun. Her zaman paylaşıma hazırım. Teşekkür ederim.
YanıtlaSil