Sanal evrende dolanırken Milliyet Sanat Dergisi Ekim 1985 sayısında, Zeynep Oral’ın Cemal Süreya ile yaptığı bir sohbet yazısına denk geldim. 1931 Erzincan doğumlu Cemal Süreya’nın, 1938’de Dersim isyanı sonrasında ailesiyle birlikte, Erzincan’dan göçüp Bilecik’te oturmaya mecbur edildiği anlatılır. Bilecik’e geldiklerinden altı ay sonra Cemal Süreya'nın annesi, dördüncü çocuğunu doğururken ölür. Çocuklara babanne bakar, Cemal Süreya’da ilkokulu okumak için, İstanbul’a amcasının yanına gönderilir. Altı yıl evlenmeyen baba, babanne çocuklara bakamayınca, önce Esma sonra Refika ile evlenir. Esma kötü bir üvey annedir. Evdeki kızkardeşlerine çok işkenceler eder. Şair “Örneğin saçlarından tutup kuyuya sarkıtırdı. Bu yüzden kardeşlerimin saçları gür değildir.” diye anlatır. Çocukların hem acısını hem de kuyuya düşme korkusunu şöyle bir hayalimde canlandırdım da içim fena oldu inan ki... Cemal Süreya bu işkenceleri görmemek için, parasız yatılı okulları kazanır ve okul hayatı hep parasız yatılı okullarda geçer. Esma delinin biridir. Bir fırıncı ile kavga eder. Adamı vurur. Adamı öldü zannedip, Bilecik’ten kaçar. Cemal Süreya’nın kardeşleri, bu zalim kadından böylece kurtulurlar. Neyse ki babasının sonra evlendiği Refika iyi bir annelik yapar çocuklara.
Cemal Süreya kendini kitaplara verir. Eline geçen her türlü kitabı okur. Yazmanın ne demek olduğunu bilmeden yazmaya başlar. Şiirler yazar mesela. İlk şiir defterinin adı “Kızıl Mısralar” dır. Hem kırmızı mürekkeple yazmaktadır defterini, hem de sevdiği kızın saçları kızıldır. İlk dizler şöyledir: “Seni sevdiğim anda her şeyim kızıl oldu, Masmavi defterime kızıl satırlar doldu.” Defter elden ele dolaşmaya başlar dolaşmasına ama büyük ağabeyler uyarırlar kendisini. “Seni komünist zannederler,” deyince, Cemal Süreya hem defteri hem de şiiri yeşille değiştirir. Yeşil Mısralar olur defterin adı tabii. Ankara Siyasal’da okuduğu yıllardan mutlulukla söz eder. Beş kez evlenir. Evliliğin aşkı öldürdüğüne inanır. “Aşk meşru bir şey olamaz. O da şiir gibi meşrulaşınca ölür.“ der. Kendinin utangaç, şiirlerinin cüretkar olduğunu söyler. Emmanuella filminin Türkiye’de gösterilmesi yasaklanınca, Danıştay’a başvurulmuş. Cemal Süreya’da Danıştay’da bilir kişiymiş. “Ben olmasaydım bu film serbest bırakılmazdı. Rastlantılar.. Galiba rastlantılara uygun bir adamdım.” diye sohbetine devam eder.
Hayatındaki temel duygunun yanlışlığın giderilmesi olduğunu söyler. Filmlerde hep o anlarda ağlamaktadır. Filmlerde iki sevgili bir sebeple ayrılırlar da hani, sonra yanlışlığı anlar ve koşarlar ya birbirlerine. Cemal Süreya bu sahnelerde göz yaşı döker. Tüm ilişkilerde yanlışlığın giderilmesi öenmlidir Cemal Süreya için… Aşkta da, dostluklarda da… “Ben bütün hüzünleri denemiştim kendimde, Bir bir denemiştim bütün kelimeleri” der “Aslan Heykelleri” şiirinde. Zeynep Oral’la yaptığı sohbetine “Hayatımı başka hiçbir hayatla değiştirmek istemediğime göre demek ki mutsuz değilim.” cümlesiyle bitirir. 9 Ocak 1990 yılında yitirdiğimiz ünlü şair için, Ülkü Tamer şu dizeleri yazmıştır: “Tanrı Bin birinci gece şairi yarattı, Bin ikinci gece Cemal'i, Bin üçüncü gece şiir okudu Tanrı, Başa döndü sonra, Kadını yeniden yarattı. "
26.10.2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder