DERS: Biyoloji
KONU: İç Organlarımız (Aşk Nerede Hissedilir?)
Okul hayatımda en sevmediğim derslerden biri de Biyoloji'ydi. İyi ama biyoloji dersinin günlük hayatımda işime yarayacağını hiç kimse bana söylememişti ki. Aşık olmanın ve aşk acısı çekmenin biyolojiyle ilgisi olduğunu bilseydim... Ne bileyim bir biyoloji öğretmeni derste bunu söyleseydi, kitabı yutar gibi okurdum sözgelimi. Bak şimdi... Aşağıdaki konuşmaları Luc Besson'un o şahane Leon adlı filmindeki Mathilda'yla Leon arasında geçen muhabbetten aldım. Filmin senaryosunu da Luc Besson yazdığına göre, bir bildiği var ki böyle yazmış, öyle değil mi? Koskoca yönetmene inanmayacak mıyız yani? Baksana aşkın vücuttaki anatomik yerleşimini tam olarak belirtmiş.
- Leon, sanırım sana aşık oluyorum. Bu başıma ilk defa geliyor.
- Mathilda, daha önce hiç aşık olmadıysan, bunun aşk olduğunu nerden biliyorsun?
- Çünkü hissediyorum.
- Nerende hissediyorsun?
- Karnımda. Sıcacık. Daha önce hep yumru olurdu. Ama artık geçti.
DERS: Biyoloji
KONU: İç Organlarımız Ne İşe Yarar (Aşk Acısı)
Neymiş efendim... Aşkın bir bünyeye yerleştiği karındaki yumrunun gitmesinden hissedilirmiş. Peki... Aşk acısının biyolojik tarifi nasıl acaba? Bu kez Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi'ndeki tutkulu aşık Kemal'in anlatımının bir özetini vereceğim. Bak şimdi... Kemal'e göre... Aşk acısının en yoğun olduğu başlangıç noktası midenin sol yanının yukarı kısmıdır. Acı güçlendiği vakit göğüs ile mide arasına hemen yayılıverir. O zaman gövdenin yalnız sol kısmında kalmaz, sağa da geçer. Aşk acısı çeken kişi sanki içine bir tornavida ya da kızgın bir demir sokulmuş içerden kanırtılıyormuş hissine kapılır. Sanki mideden başlayarak bütün karında keskin asitli sıvılar birikmekte ve sanki yakıcı ve yapışkan küçük deniz yıldızları iç organlara yapışmakta gibi hissedilir. Kemal'e göre aşk acısı şiddetlendikçe hacmi genişleyerek artan acı alna, enseye, sırta, hayallere, insanın her yerine vurur, boğar gibi sıkıştırır. Bazan göbekte tam göbek çukurunun etrafında, sanki bir yıldız şeklinde birikir. Asitli sert bir sıvı gibi boğaza, ağza dolup öldürecekmiş gibi korkutur, oradan bütün gövdeyi zonklatır ve inletir. Bu haldeyken aşk acısı çeken kişinin elini duvara vurması, jimnastik hareketleri yapması, gövdeyi bir sporcu gibi zorlaması bir an için acıyı unutturabilir tabi. Ama en zayıfladığı zamanlarda bile, bir türlü tam kapanamayan bir musluktan damlayan damlalar gibi, acının karnına yapıştığını hep hissedermiş. Acı bazan boğazına kadar çıkar, yutkunmayı zorlaştırır, bazan sırta, omuzlara yayılır. Ama her zaman asıl midedeymiş, merkezi orasıymış. Ancak bütün bu elle tutulur niteliklerine rağmen, aşk acısının akıl ve ruhla ilgili bir şey olduğunu da bilmek lazımmış. Ama ondan kurtulmak için kafada yapılması gereken temizliği yapmaya da girişilemezmiş. Daha önce böyle bir şeyi yaşamayanlar için, ilk defa baskına uğrayan mağrur bir komutan gibi, tam bir akıl karışıklığına sürüklermiş. Acıya katlanmalı, onun gövdeye yayılışını sabırla karşılamalı, dişi sıkmak gerekmekteymiş. Çünkü kimi zaman aşk acısı öldürücü ve zalim olurmuş. Kurbanını canına hiç değer vermeyen vahşi bir hayvan gibi tüketirmiş. Ne yalan söyleyeyim, ben filmlerin ve romanların yalancısıyım. Aşkın ve aşk acısının bir bünyedeki anatomik yerleşimi işte böyleyken böyleymiş. Bu yaşta biyoloji öğrenmeye başladım iyi mi?
Aşk her yaşta ve her başta yaşanabilir bir durum.. Korkmamak gerek. Herkes aşık olsun..
YanıtlaSilSen ne tatlısın Hayal kahvem...bu müzik , bu yazı ...aşkın tanımı Masumiyet Müzesi...biyoloji komedisi bana o kadar iyi geldi ki...bu günün en güzel şeyi bu yayın oldu benim için.
YanıtlaSilSting çok severim:))
İyi ki böyle güzel şeyler paylaşıyorsun:)iyi ki varsın!
Baykuş gözüyle
Leon .. en sevdiğim filmlerden birisidir arşivimdeki.. söylediğin sahneyi de hemen hatırladım.. bence aşk acısının her bedendeki etkisi bir başkadır.. ilerde aşk acısı çekersem diye sevmekten kaçmak da dünyanın en büyük aptallığıdır bana göre.. çünkü sevmek sevilmek de dünyanın en güzel şeyi bence..
YanıtlaSilMathilda ve Leon gibi unutulmaz iki karakteri armağan etmiştir bizlere Luc Besson, bu filmi seveni severim ve ayrıca Leon'un saksıdaki çiçeğinin ayrı bir yeri vardır...
YanıtlaSilÇok haklısınız Profösör.
YanıtlaSilEyvallah Nathali, ne hoş yorum yazmışsınız:)
YanıtlaSilKeşke biyoloji dersinde öğretmen tahtaya organlarımız haritasını assa ve elindeki çubukla hem bu hikayeleri anlatsa hem de organların yerlerini gösterse:)) Bu arada öğretmen anlatırken, Sting'i de dinleseler misal.. Of, o derste öğrencilerin uyuması ya da sıkılması mümkün mü?
Biyoloji dersini sus pus olup dinler vallahi:))
töğbe töğbeee.. acı acıdır.. kimsenin başına gelmesin.. aspirinle de geçmez ki mübarek.
YanıtlaSilHastalık işte. ilaçla 2 sene de ..ilaçsız 3 senede geçiyor. Ben de yakalanmıştım bir zamanlar. kimsenin başına gelmesin yani aman ha .. aşkolsun yani..dilemeyin öyle şeyler.
Leon'u seyretmeye doyamam ben de Merve. Bıkmadan seyrederim. Muhabbetler de öyle şekerdir ki. O kadar ölüm vardır filmde... O vahşet sahnelerini değil, masum muhabbetlere takılır kalır insan.. Hoş filmdir hakikaten:) Ne aşık olmaktan ne de aşk acısı çekmekten korkmamalı tabii:) Çok haklısınız.
YanıtlaSilSelam Nessuno. Filmin sonu saksıdaki çiçeğin kök salma durumuyla biter ki, bu film anlatılmaz illa seyredilmelidir.
YanıtlaSilSeyretmeyen fanilere de acınmalıdır Nessuno, başka ne denebilir:))
Mahmure, ben bi koşu uğrayayım sana, bana hem aşkı hem de aşk acısını organlarımız tablosu üzerinde anlatsana:))
YanıtlaSilO lanet olası aşk denen şeyi her hücrende hissedersin :) ben bir hafta evden çıkmamıştım!
YanıtlaSilSahi mi Bolat! Neyse demek ki aşk acısı geçiciymiş. Bir hafta sonra normal hayata devam ediliyor demek ki... İyi bari:)
YanıtlaSil"..Bir hafta sonra normal hayata devam ediliyor demek ki.." ..edilmiyor..
YanıtlaSilHerkeste farklı tezahür ediyor demek ki:)
YanıtlaSil