23 Ekim 2011 Pazar

Yaralı Gövde, Yaralı Yurt, Yaralı Zaman



Ferit Edgü'nün Hakkari'de Bir Mevsim adlı kitabını geçen ay okumuştum. Akabinde hemen Hayal Kahvem'de hislerimi işte burada yazıya  dökmüştüm. Son günlerde yurdumun doğusunda yaralar alındıkça, Ferit Edgü'nün  Yaralı Zaman - Bir Doğu Yolculuğudan Notlar adlı  anlatı kitabını tekrar okumayı çok arzu ettim. Biliyordum ki bu  kitap beni o coğrafyalara götürecekti...

Kadın,
Neyin var, diyor.
Hiç, diyor Adam. Hiçbir şeyim.
Burdasın ama, sanki burda değilsin, diyor Kadın.
Yakında gidiyorum, diyor Adam.
Nereye, diye soruyor Kadın.
Doğuya. Dağlara.
Kadın elindeki çubukları bırakıyor.
Bunu bekliyordum, diyor.
Adam susuyor.
Kadın susuyor: Niçin?
Gazete gönderiyor.
Oraya gönderecek senden başkasını bulamadılar mı?
Ben istedim, diyor Adam.
Dünya gözüyle bir kez daha görmek için mi, diyor Kadın.
Gözlerinde acılı bir gülümseme.
Belki. 
Dağları özledin öyle mi?
Belki.
İnsanları da özlemiş olmalısın.
Susuyor Adam.
Soruyor Kadın:
Akan kanı durduracağını mı sanıyorsun?
Hayır, diyor Adam.
Öyleyse niçin?
Gitmek için, diyor adam.
Ama yıllar önce gitmiştin.
O çok önceydi.
Değişen bir şey yok, diyor kadın.
Göreceğiz........
 

Ferit Edgü Hakkari'de yedeksubaylığını yapmış. Ve yurdumuzun o coğrafyasını unutamamış. Oraların ikinci doğumunu yaşadığı yer olduğunu düşünüyor. Hakkari'den ayrıldıktan oniki yıl sonra 1976 yılında Hakkari'de Bir Mevsim'i yazmış. Ateş düştüğü yeri yakar, dense de, yurdun hangi coğrafyası yara alırsa tüm yurt yara alıyor aslında. Hakkari'deki terör, Van'daki deprem hepimizi yaralıyor. Seferis'in "yaralı gövde, yaralı yurt, yaralı zaman" sözleri  acımıza  denk düşüyor. Ferit Edgü'nün Yaralı Zaman adlı kitabını okuyorum. Beni oturduğum yerde gene  yolculuğa çıkarıyor. Sıcacık odamda kitap okuduğum halde, sanki o coğrafyalara yolculuk etmişim gibi, Hakkari'nin, Van'nın   ayazını, acısını yüreğimde hissettirip, titretiyor. Zaten Ferit Edgü  "her büyük edebiyat bir yolculuktur." diyor. 

Gece.
Bir türkü yükseliyor.
Bir kadın sesi.
Türküden çok bir inilti, bir yakınma.
Bu nerenin türküsü, diyorum.
Türkü değil bir ağıt, diyor Vahap.
Ne diyor?
Yeni yakmış olmalılar, bilmiyorum.
Susuyor. Gecenin içinden gelen bu ağıtı dinliyor.
Sonra, uzun bir susuştan sonra, Bu dağları bilirdim, gurbeti 
bilmezdim, diyor. Gece yüreğimde bir hançer, diyor. Kim sapladı 
bu hançeri, bilmem, diyor. Gel hançeri çıkar, diyor. Gel hançeri 
çıkar, diyor.
Akan kanım...
Devam etme, diyorum. Ben bu ağıtı daha önce dinlemiştim.
Hiç sanmam, diyor Vahap. Ben bile duymamışken...
Sizin ağıtlarınız birbirinin aynı, diyorum. Sesimi yükseltiyorum.
Tümü birbirinin aynı. Sonra rehberimin gönlünü almak 
istercesine,
Ölüm gibi, diyorum.

........................................
..................................................

Boşuna çabalama diyor Kadın. Orda gördüklerini, duyduklarını, yaşadıklarını yazamazsın.
Ben de düşlediklerimi yazarım, diyor Adam. Her zamanki gibi, diyor Kadın.
Her zamanki gibi, diyor Adam.
Öyleyse hiç durma yaz, diyor Kadın. İşte kağıt, işte kalem.

Ferit Edgü - Yaralı Zaman

7 yorum:

  1. Buradayim sevgili hayal kahvem, ve ben artik hic bir yere sigamiyorum .. tasiyor/um ..

    cok ama cok tesekkur ederim ses verdiginiz icin . cok incesiniz !

    cok uzgunum cok ..
    uzgunuz : (

    YanıtlaSil
  2. Ferit Edgü Türk Edebiyatı' nın 50' li yılların çok farklı bir sesidir. Bu ses o kadar uzakları çağırıyor ki...

    Hakkari' de Bir Mevsim' i geçen yıl gözyaşlarıyla okumuştum. Dağ yerinde, sisin içinde, karşımda çocuklarla. Bu yıl Ferit Edgü dahil hepsi bir hatıra oluyor.


    Keyifli okumalara...

    YanıtlaSil
  3. Lo-La, merak etmiştim sizi. Bakın şu paragrafı size yazmak için hazırlamıştım. Peyami Safa'nın Yalnızız adlı kitabından alıntıladım. Gelin Edebiyatı gene yaralarımıza merhem yapalım.

    "Hayat da böyledir. Çaresizlik ve tehlike anları vardır ki, o zaman çırpınmaya ve haykırmaya gelmez. Batar insan ve boğulur. Marifet onları geçirmektir. Sonrası gittikçe kolaylaşır. Kadere teslim olmak lazımdır o anlarda. Menfi, miskin, aciz bir tevekkül değildir bu. Anlıyor musun? İsyanın tekniğidir. Yani sabırdır. Müspet, enerjik, hedefli, iyimser bir sabır. Dikkat et sözüme. Bu dünyada ölümden başka hemen herşeyin bir çaresi vardır. Mesele diye karşımıza çıkan zorlukların çoğunu kendi ruhumuzun içinde halledebiliriz.....His bulantıların derhal geçer. Düşün ki yalnız da değilsin. Biz senin yanındayız ve derece farkıyla aynı hisleri yaşıyoruz."

    Böyleyken böyle Lo -La.. Ölümler yaşıyoruz ama... Yalnız değiliz öyle değil mi? Sevinçler gibi üzüntüler de hissedilir ve paylaşılır. Paylaştıkça azalır. Durun ben bu paragrafı sizin bloğa yazayım. Sevgiler.

    YanıtlaSil
  4. Sağolun la luna bir yer. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  5. yaralı gövde...yaralı yurt...yaralı zaman.=((.güzel memleketime içten ve dıştan en etkilisinden merhem diliyorum...

    YanıtlaSil
  6. bu guzel ve manidar paylasiminiz icin size mutesekkirim sevgili hayal kahvem ! Cok iyi geldiniz ..

    sevgi ile ..

    Ten fânidir can ölmez, giderse geri gelmez
    Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil.
    (Yunus'dan)

    YanıtlaSil
  7. tıkanmış insan modeli24 Ekim 2011 00:52

    Oyaya aynen katılıyorum

    YanıtlaSil