Bak ne anlatacağım. Ben var ya az önce köyün küyündeki eve geldim. Kararımı gün içinde işlerle boğuşurken çoktan vermiştim. Evden kaçtım. Bu gece tek başıma kalacağım. Bu saate kadar ne mi yaptım? Ne yapacağım? Ha babam de babam çalıştım. İnanmıyorsan yemin bile edebilirim. Du bi. Tamam. Bir ara Leyla'ya uğradım. Ondan bir makarna, bir fırında tavuk, bir de sebzeli çorba tarifi aldım. Alengirli cinsinden yemekler bunlar. Bu hafta sonu mutlaka deneyeceğim. Esas Rus çorbası vardır ya hani... Borş derler adına. İşte Borş çorbasının mükemmelini yapar Leyla. Çakma Borş çorbası filan değil yani. Bizatihi Borş'un kendisi. İşte asıl onu öğrenmek istiyordum ama... "Olmaz! Tarifle beceremezsin. İlla yaparken görmelisin." dedi. "Malzemeyi alayım bizde pişirelim" dedim. "Mümkün değil. Bizim evde bizim mutfakta yaparken öğreteceğim." dedi. Boynumu büktüm. "Peki." dedim. Bütün gün o müşteri senin bu hasar benim o kadar koşturdum ki anlatamam. İşimin en debdebeli dönemine girdim. Çalışmak güzel şey. Çalışmayı seviyorum sevmesine ama... İnsanım. Kendime zaman ayırmalı, akümü doldurmalıyım. Bizim köyün köyündeki eve geldim ya... Baktım güneş o kadar güzel batıyordu ki dağların arasında. Elimdeki çantaları attığım gibi salona... Üzerimdeki elbiseyi bile değiştirmedim. Telefonumun radyosunu açtım. Kulaklığımı taktım. Daldım patika yollara... Yürüdüm. Yürüdüm. Arada durdum. Bol bol nefes alıp verdim. Ciğerlerimi oksijenle doldurdum. İnan bana yenilendiğimi hissettim. Oh ya!... Eve gelince çaydanlığı koydum ocağa. Şahanesinden bir çay demledim. Domates doğradım. Az sonra domates, beyaz peynirle, simit yiyeceğim. Yanında çay... Yemede yanında yat, denir ya... O hesap... Hey! Akşam yemeğim mükemmel!.. Daha ne olsun! Masamın üzerinde kitaplar...Yanında dizim dizim filmler... Dalacağım aralarına... Du bakalım... Belki yazacak bir şeyler çıkarırım. Kim bilir? Önce karnımı doyurmalıyım. Feci acıktım fecii! Midem zil çalarken bir şey yapabilir miyim? Yapamam... Mümkün değil!
NOT: Yukarıdaki çizimi bir blogtan aşırdım ama hangi blogtu bilemedim şimdi. Ne yapayım? Afetsin beni:)
Feci acıktım fecii! Midem zil çalarken bir şey yapabilir miyim? Yapamam... Mümkün değil!
YanıtlaSilbence yapabilirsin yemek yersin mesela :p
souk espiri (:
Haklısınız Ferhat. Acıkırsam, yemek yerim mesela:)
YanıtlaSilYedim... İzmit'in simidi şahane olur.
Yanında kız belli bardakta çay.
Bi de domates, şöölee... Üzerine halis zeytinyağ gezdirdim...
Lezzeti fevkaladenin fevkinde, daha ne denebilir:))
Kendimi dünyanın en zengini, em mutlusuymuşum gibi hissettim. Çok şükür.
Sağolun.
Ooh afiyet olsun :) Ya böyle zamanlarda oksijen lazım, yeşillik lazım. Sadece görüntüsü bile yeter nefes almak için.
YanıtlaSilSağol Francesca, hakikaten ilaç gibi geldi:)
YanıtlaSilFena halde imrendirici patika yollar temiz hava ve yalnızlık. İŞin yemek kısmı ehh çay varsa aç kalırım ben:)
YanıtlaSilhay allah yine gitmedi galiba yorum:((
YanıtlaSilEbru, yorumlarınız gelmiş ama ben geç görüp yayınlıyorum galiba:) Fakat sorun olmalı. Akşam Dilek'te kaç tane yorum yazdım. Gitmiyor diye söyledi. Ben de bazı bloglara yazdığımı gönderemedim. Düzelecektir diye umuyorum:) Teşekkür ederim Ebru. Sağolun.
YanıtlaSil