Of! Gene dilime dolandı işte... "Çok sevdim suç sayıldı, hiç sevmedim kabahat... Bir his diyor ki bana; "öl de kendini arat"... Atilla Atalay der ya hani... "Buğulu kadın sesi, çok satışlı bir hüzün." Bu şarkıyı gene aynen o tatta ve dilimde çevire çevire söylemeye başladım. Hımm. Durumumu anladım. Atilla Atalay'ın yarınTüyap Kitap Fuarında imza günü olduğunu öğrendim. Gidebilme ihtimalimin sıfır altında eksi bilmem kaç santigrat olduğunu biliyorum. Yüreğimi hicran kapladı. Her bahaneyle ağlamak istiyorum. Du bakalım... Yarın belki İstanbul'a giderim. Ama Atilla Atalay'ın imza gününe mümkün değil gidemem. Hayır, Tüyap çok uzak olduğu için değil... Dediğim gibi benim gitmememin Atilla Atalay'ın hayrına olacağı için gidemem. Atilla Atalay'ın öykülerinin ama hani o kitaplarının arkasına birer mücevher misali gizlediği ya da Hayaller Kahyası ile Kalbin Böcüü'nde inci gibi dizdiği öykülerini tarif edilmez bir hisle severim. İlaç gibi gelir onun öyküleri yüreğime. Kitaplarının külliyatı vardır evde, ofiste... Bazılarının çifter çifter olduğunu bile söyleyebilirim. Biliyorum, "Eee! Her yere cadı gibi gidiyorsun. Tüyap'a da git. Kitaplarını imzalat" diyorsun bana ama... Yooo! Yapamam!... Bak şimdi... Bir kere ben Atilla Atalay'ın yanına gidip imza isteyemem. Asla! Mümkün değil. Bakma böyle rahat rahat yazar-çizer, keser-biçer göründüğüme... Nasıl anlatsam sana? Eğer gidersem İstanbul Kitap Fuarına... Karşımdaki masada Atilla Atalay oturuyor olacak mesela... Ben yanına gideceğim ve imza isteyeceğim öyle mi? Yooo... Kemiklerime kadar işlemiş mahcubiyetimden Atilla Atalay'ın yüzüne açıkça bakamayacağımı tüm samimiyetimle itiraf edebilirim. Daha da kötüsü Atilla Atalay yüzüme ısrarla baksa... Ki bakacaktır mutlaka... Herkes sıraya girmiş imza beklerken... Düşünsene... Karşısında yüzüne değil de kendi ayaklarına bakan beni görünce, in midir, cin midir, necidir niyetiyle yüzüme illa ki ısrarla bakacaktır, öyle değil mi? Atilla Atalay yüzüme ısrarla bakmaya devam edince, yanaklarım o dakika al al olacak elbette. Yüzüm al al olunca, kimse halimi anlamasın diye başımı öne eğeceğim iyice. Başımı iyice öne eğince, arkamda kitap imzalamak maksadıyla sıralanmış bekleyen insanların sabırsız tazzikleri korkutacak beni tabii... Bu durumum benim halim tehlike arzedebilir yazar için... Kimbilir heyecandan belki düşüp bayılabilirim. Efendime söyleyeyim gazeteciler filan olacaktır orada... Ertesi gün tüm basın ve televizyonda Atilla Atalay'ın kitapları değil de benim durumum konuşulacaktır bu durumda.. Tüm ilgileri ben üzerime çekeceğim ya... Of, düşünsene bendeki vicdan azabını sonra. İşte bütün bunların hayalini imza gününden önce kurunca... Geçen seneki gibi "Aman!" diyorum kendi kendime , ne olur ne olmaz, ben Atilla Atalay'ın imza gününe gidip yazarın gününü rüsva etmeyeyim. İyisi mi ben bırak imza gününe gitmeyi adını bile söylemeyeyim. Bu psikolojiyle gidebilme ihtimalimin sıfır altında eksi bilmem kaç santigrat olduğunu biliyorum. Olsun... Sıfırın altında eksi santigratta da olsa... Ben Atilla Atalay'ın imza gününe gidebilme ihtimalini seviyorum.
Hayal Kahvem siz gelin yarın Atilla Atalay'ın yanına birlikte gidelim, Sıdıka procemizi hayata geçirmek için adım atalım, ben imza alırken siz de düşüp bayılmayın:)
YanıtlaSilBence Sisi'yi dinleyin. Nolucak gitmekle ne kaybedebilir ki bir ya da bir kaç insana? Gitmemek kabahatlerin en büyüğü gibi geldi bana. :)
YanıtlaSilSevgili Sisi, hah işte bir hayalim daha gerçekleşti. Belki bu yazıyı görür Sisi'de "sıdıka procemizi" ne yaptığını anlatır diye düşünmüştüm ki.. Hoşgeldin:))
YanıtlaSilSisi ne oldu proce? Bak sana çok yakın Tüyap.. Gelmediysen bizim
köye, yarın atlayıp gidiver de anlatıver vaziyetimizi böyleyken böyle diye:))
Selam Vladimir, gidersem inanın Atilla Atalay için hiç iyi olmaz..
YanıtlaSilGitmemem yazar için en iyisidir:))
Sağolun.
"Öl de kendini arat" demek böyle şarkının sözleri... Ne kadar yaşam kokuyor... Aranmak, için mücadele vermek, arayacak olanı ölümüne arzu etmek... Aranmanın anlatmaya dair bir yanı var, arandığında anlatma şansın var, anlatınca senden bir parçayı hayata yerleştirme, yaşama şansın... Atilla Atalay'da aranıp, anlatıp bir parçasını önüne koymak isterdi kesinlikle... Ama aramasan da sorun değil, çünkü gitmesen de O senin Atilla Atalay'ın anlattığın için, o karşılaşma anını yaşadığın için...
YanıtlaSilSelam Nesuno, bu şarkıyı kimden öğrendim bilin bakalım:) Atilla Atalay'dan. Tabii kendisini tanımıyorum. Öyküsünden öğrendim:)
YanıtlaSilNessuno, hiç okudun mu öykülerini bilmiyorum ama hararetle tavsiye ederim.
Atilla Atalay'ın öyküleri sahiden yüreğime dokunur. Yüreğimde bir yerleri acıtır. Ama inanılmaz güzellikte bir şeydir bu. İyi ki yazmış derim her okuyuşumda. Kırık kalpler kulübü kurasım gelir:))
Uzattım gene... Bi Sait Faik bi de Atilla Atalay'ın öykülerinin yeri benim için çok özeldir.
Yoksa, karşılaşacakmışız ya da imza alacakmışım hiç mühüm değil ki. Hayallerin gerçekleşebilme ihtimallerini sevmek mühim:)
Uykulu yazdım gene. Sabah eyvahh neler yazmışım diye silerim ona göre:)
Teşekkürler Nessuno...
Merhaba Hayal Kahvem, Tüyap'dan ve Atilla Atalay'dan kucak dolusu sevgiler; procemizi birlikte hayata geçirmek için sabırsızlanıyorum, yarın sizi ofiste küçük bir sürpriz bekliyor olacak:)
YanıtlaSilİnanmıyorum Sisi!!!!! Ne yaptın sen!!! Sakın Sisi!!! Sakın!! Atilla Atalay'a sakın bir şey anlatmasaydın!!! Of!!! İnanmıyorum yaaa! Sisiiii! Sakın haa!!!!!
YanıtlaSilKıpkırmızı oldum tepemden tırnağımaaaa!!!!
Yaa ne oluyor..kimdir bu Atalay.
YanıtlaSilMerakımdan bütün kitaplarını alıp okuyacam sonunda o olacak.
Biri bana değiversin bea.
Galiba sisi iyi birşey yapmış.
Beni de yanınıza katın giderken.
Adamcağız ''şu hayatta beni tanımayan biri varmış'' diye sevinsin bari.
Seviyom sizleri.
Müri'nin bakıcısı, senin okumana gerek yok. Ben sana anlatırım teker teker:) Meraklanma sen:))
YanıtlaSil