16 Kasım 2011 Çarşamba

Sinemada Oynadığım Farzetme Oyunum 10 - Ece


Eski huyumdur. Çocukluğumdan beri  insanları seyretmeyi severim.  Bu huyum sayesinde can sıkıntısı diye bir şey bilmem. Aynı bir sinema perdesine bakar gibi mütemadiyen insanları seyredebilirim. Kim olduklarını, neler düşündüklerini tahmin etmeye girişmek hoşuma gider. Özellikle sinemaya gittiğimde oynadığım farzetme oyunum vardır. Film başlamadan önce, sinemanın loşluğunda kendilerini oturdukları koltuğa rahatça bırakan seyircileri belli etmeden seyrederim. İnsanların suretlerinde kitaplarda okuyup hafızamın kuytu çekmecelerine kendiliğinden yerleşmiş irili ufaklı roman kahramanlarının izlerini  sürerim. Bu benim için anlatılmaz heyecan verici bir oyundur. İnsanların görüntülerinden çok iç dünyalarını görmek, duygularına erişmek isterim. Sinemanın o efsunlu loşluğunda etrafıma bakınırım. Bu insanların kim bilir ne sırları, ne korkuları, ne huzursuzlukları vardır diye aklımdan geçiririm.  


En son Filmekimi için İstanbul'a gittiğimde arabamı park etmiş, ansızın bastıran sağanağın altında telaşla sinemaya doğru yürüyordum. Bir BMW, yoldaki  suları üzerime sıçratarak ani bir frenle durdu. Otomobilden önce bir adam indi. Öfkeyle baktım suratına. Beni farketmedi. Üst dudağı bir bıçak kesiğini andırıyordu, dümdüzdü. Serçe parmağında altın bir yüzük vardı, parmakları kıllıydı. Arabanın arka kapısını açtı. Bir kadın indi.  Kadın  beklenmedik bir buyrukla adama "Bana bir kaç tane Samsun bırakın." dedi. İşte o anda bu kadını Tomris Uyar'ın Yaz Şarabı adlı öyküsündeki Ece olduğunu farzettim. Ece, öykücüsünün taktığı adla yaşamış ve bir öykü kişisinden bekleneceği gibi, yazarın saptadığı çizginin dışına taşmamaya özen göstermiştir diye hayal ettim. Yani sabahları kedisini beslemiştir. Çiçeklerini sulamayı aksatmamıştır. Koltuğa kurulup gazete okuyarak olan bitenlere akıl erdirmeye çalışmıştır. Gidilmesi gereken konserleri, sergileri, şenlikleri kaçırmamıştır. Okuması gereken kitapları okumuştur. Eve hep zamanında dönmüştür. Kızını bekletmemiştir. Hiç kimseye şımarmamıştır. İlişkilerde buyruğu alma görevini hep kendi üstlenmiştir.Aşkı cinselliğin vazgeçilmez koşulu saymıştır. Yaşamı süresince bağlandığı, bağlanması istenilen bütün değerlere uymaya çalışmıştır. İyi yetiştirilmiş, görgülü bir kadın olarak, yaşadığı ihtiyar kentte uygun olmayacağını düşündüğü hiç bir caddeye ayak basmamıştır. Yine de bir öykücünün uydurduğu bir öykü kişisinden öte biri olamamıştır: düz, yavan, uslu bir öykü kişisi. Yağmur hiç dinmeyecek gibiydi.  Ben durmuş bu hayalleri kurarken, epeyce ıslanmış olmalıyım ki fena halde üşüdüğümü hissettim. Gene de kaldırımlara vuran yağmur insanın içini coşturuyordu. Sokak ışıl ışıldı. Kadın şemsiyesini açtı. Yürümeye başladı.  Arkasından yürüdüm. Şaşırdım.  Emek Sineması'nın  pasajına  girdi. 

 
Filmin başlamak üzereydi.  Hemen sinemaya doğru koşturdum. Benim peşimden onun da aynı sinema salonuna girdiğini farkettim. Sevindim.  Biletçi yerlerimizi gösterdi. Kadın iki koltuk öteme geçti. Ceketini çıkardı. Koltuğuna yerleşti. Dünyanın en önemli işini yapıyormuş gibi elinde tuttuğu karta  dikkatle baktı. Merakım iştahlandı. Kafamı uzattım.  Sosyal Sigortalar Durağı diye üç kelime okuyabildim.  Tam o anda sinemanın  ışıkları karardı. Film başladı.  Ben "Ece" olduğunu farzettiğim kadını unuttum. Beyaz perdenin  o muazzam illüzyonuyla usulca filmin mecrasına  aktım.

   
NOT:  Tomris Uyar'ın Yaz Şarabı adlı romanındaki bazı cümleleri  bu yazıya alıntıladım.
 

6 yorum:

  1. Kadın sonra Samsun sigaralarını içti mi ? :)

    YanıtlaSil
  2. Görmedim Nessuno. Sinemaya geç kalmıştım zaten. Film başlayınca "Ece" olduğunu farzettiğim kadını unuttum ve beyaz perdenin o muazzam illüzyonuyla filmin mecrasına aktım ya... Çıkışta hiç bakmadım ki kadına.
    Hımm. Sahi içti mi acaba:))

    YanıtlaSil
  3. Selam Pusulasız Kaptan, evet, hoş bir alışkanlık oldu gerçekten:)

    YanıtlaSil
  4. ben de dün kütüphaneden tomris uyar'ın metal yorgunluğu kitabını almıştım :)

    YanıtlaSil
  5. Buket, benim bugün elimdeydi biliyor musun, Metal Yorgunluğu:) Şimdi ise elimdeki kitabı Sesler, Yüzler, Sokaklar.. Ne hoş yazıyor. Seviyorum Tomris Uyar'ı.

    Ayrıca onun şairleri benim de şairlerim.

    Edip Cansever, Cemal Süreya, Turgut Uyar..

    Ne güzel:)

    YanıtlaSil