Hey! Bugün Sait Faik'in doğum günü değil mi? Evet! Bil bakalım kaç yaşına basıyor büyük yazar. Sıkı dur ama.. Tamıtamına 105 yaşına.. 23 Kasım 1906 yılında gelmiş dünyaya. Sonbaharda. 12 Mayıs 1954 yılında dünyamızdan göçmüş. İlkbaharda. Çok kısa bir ömür sürmüş. Düşünebiliyor musun, 48 yıllık bir yaşam... 20 kitabı yayımlanmış. Bunların ikisi çeviri. Çevirileri saymazsak demek ki yaşadığı sürede 18 kitap yazmış. Biri şiir kitabı, üçü roman denemesi, diğerleri öykü kitapları.
Ben var ya o kadar çok severim ki Sait Faik öykülerini anlatamam sana. Şimdi onun öykülerini ne kadar sevdiğimi anlatacak bir cümle kurmak istesem, her zaman abarttığımdan daha abartma bir cümle yazsam mesela... Nasıl anlatabilirim? Deniyorum deminden beri... Yoo... Beceremiyorum inan ki. Bütün abartma kelimelerimi unutmuşum sanki... Biliyorum korkuyorum aslında.. Biliyorum. Ne söylesem kifayetsiz kalacak. Tam anlatamayacağım onun hakkında neler hissettiğimi... O sanki sadece öykü yazmıyor biliyor musun? Sait Faik tabiatın sırlarını çözmüş bir bilge olmalı diye düşünüyorum. O zaman ne yapayım ben biliyor musun? Hayal Kahvem'de Sait Faik'in doğum günü kutlamasını, yazarın Son Kuşlar adlı öykü kitabından sevdiğim birkaç paragrafı Hayal Kahvem'e aktararak yapayım. Hem bazı öyküleri tekrar hatırlayayım, hem de yazarın ruhuna rahmet okuyayım... Heyyy...Tamam... Kutlu olsun yaşın sevgili yazar! Nur içinde yat!
GÜN OLA HARMAN OLA "Siz bir adamı hiç görmeden, iki dakika evvel öyle bir adamın İstanbul ilinde yaşadığını bile bilmeden, birdenbire, zanaatından ve adından seviverdiniz mi? İçinizi hiç bilmediğiniz bir İstanbul semtinin akşamı kaplarken ve evinin önünde oturup cigara içen, gözkapakları kirpiksiz ve kıpkırmızı ihtiyar bir adamı hayranlıkla, sevgiyle, saygıyla andınız mı? Hiç içinize taş gibi, ağır bir su gibi bir sevgi oturdu mu? Oturmamışsa Allah aşkına vazgeçin şu yazımı okumaktan."
SON KUŞLAR
"Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama, çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikayesi."
HARİTADA BİR NOKTA
"Söz vermiştim kendi kendime : Yazı bile yazmıyacaktım. .Yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neyime gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye kağıt, kalem aldım. Oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım."
çok sevindim yahu, ben de bugün bir edebiyat öğretmenine -hiç hesapta yokken güya- semaver' i aldım.
YanıtlaSilellerin dert görmesin:)
Küçük hanımlar! Bugünlerde bir gün nişanlınız size koyu al renkli karanfiller gönderecektir.
YanıtlaSilDikkat edin, belki Mustafa'nınkilerdir, Küçük beyler, domatesler göreceksiniz çarşıda.
Elmalar, ferik elmaları gibi kokulu, şekerli, tatlıdır. Keserseniz içinde çekirdekleri altın gibi parlar.
Belki de lokantada bir gün şişelere doldurulmuş bir domates suyu içersiniz ve tadını fevkalade bulursunuz.
Yunan tanrılarının ölmemek için içtiği nektar lezzetini damağınızda hissedersiniz,emin olun ki Mustafa’nın domateslerinden bir tanesi, içtiğiniz suya katılmıştır.
Blogumun isim babası:)
çok severim kendisini:)
Ruhu şad olsun.
İyi ki doğmuş! Ve küçük bir sır; yay burcu diye çocuk aklımla çok sevinirdim, lisede okurken;p
YanıtlaSilBir önceki yazına koyduğun Şahmeran resmi eski evimin yatak odasında asılıydı ve çok çok önce İzmir'e ilk geldiğim (yaşamak için) yıllarda Cenk Hikâyeleri'ni okuyup etkilenmiştim. Şimdi neredeyse hiçbir şey kalmadı kitaptan aklımda. Neden bazı kitaplarda böyle oluyor ki? Kimileri hiç unutulmazken. Uzun süredir Mungan okumuyorum tabii, yıllar oldu.
Daha daha önceki ( sık yazıyorsun, yetişemiyorum;)) bir yazında bahsettiğin Haka dansı ile ilgili de geyik yapacaktım ama, sonraya kalsın, birazdan dışarı çıkmalıyım. Deyvo (ablamın eşi, David) Yeni Zelanda'lı, bu dansın esprisini çok yaptık biz de.
Sevgiler.
selam la luna bir yer, ne hoş hediye, ne hoş tesadüf:)
YanıtlaSilselam domates suyu, sait faik'çi bir arkadaş bulmak ne güzel:) hem de bloğunun isim babası:) şahane!
YanıtlaSilselam justine, murathan mungan'ın cenk hikâyeleri etkileyicidir. murathan mungan unutulur mu justine?
YanıtlaSilşiirlerini görüyorum sizin blogta:)
her işte olduğu gibi yazı işinde de abartmakta üstüme yoktur:) ama bazı yazılar eski yazılarım. altlarına tarih atıyorum aslında. ama sait faik diyor ya.. aynen öyle..
"yazmazsam deli olacaktım":)
şahmeran, bana göre tam bir kadın efsanesi. ihanete uğrayan kadınlara ibretlik bir efsanedir.
şahmeran çizimleri bana büyüleyici gelir.
haka dansını siz anlatın biz dinleyelim öyleyse:)