“Yoo..” dedim.. “ Yoo.. Olmaz bu kadar.. Yeter ama.. Evde çalış.. İşte çalış.. Nedir bu kuzum? Çalışmak için mi geldim dünyaya.. Ha ben... Ha köle Isaura! Ne farkım var benim Allahaşkına! Aklımdan aynen bunlar geçiyordu. Artık canıma tak etmişti. Eski yılın son günlerinde iyice debdebelenen işlerim, yeni yılın ilk haftalarına da sarkınca ve yaklaşık üç haftadır gece ortalarına kadar ofiste ha babam teklif hazırla, de babam yenilemeleri toparla, ha babam rakiplerle mücadele et, de babam hanımlığını da aman ha muhafaza et diye telkin ede ede delik deşik etmiş olduğum ruh ayarımı “gücenmeyeceksin, kırılmayacaksın kızmayacaksın, sinirlenmeyeceksin, öfkelenmeyeceksin, müşteri hep haklıdır'a kurarak akort etmiştim. İyi de her akortta ruh tellerim gerildikçe gerilmişti iyice. Boğazımda bir el hissediyordum. Biraz daha böyle devam edersem nefes alamayacakmışım gibiydi. Bugün akşam üzeri elimdeki son işimi de sağ salim bitirince, koltuğumda arkama yaslandım. Sorarım sana? Hayat mıydı bu? Değildi biliyorum. Hatıralar değil hafakanlar basmıştı dört bir yanımı. Tamam hafakanlar basmıştı basmasına ama diğer yandan işimi yapıyordum. İşimin gereği menfaatlerim hafakanlarıma oranla daha ağır basıyordu tabii... O nedenle sesimi çıkarmadan çalışıyordum. Ama sıtkımın sıyrılma vaktine gelmiştim demek ki! Neden mi? Allahım, son günlerde ne şöyle keyifle kahve hüpletebilmiştim ne de adamakıllı bir hayal kurabilmiştim. Edip Cansever’in dediği gibi yoktu ki düş kuracak vakit bile.. Yok bu dize beni kesmemişti. Gülten Akın'ın "kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya" dizesini akıl süzgeçimden geçirerek sinirlerimi iyice törpüledim. Şair "Ne kadar doğru söylemiş!" dedim kendi kendime. Halim aynen böyleyken böyleydi işte. Ok yaydan çıkmış gibi fırladım yerimden. Nuh nebiden kalma kadife ceketimi giydiğim gibi sırtıma... Çantamı attığım gibi omuzuma... Kimseye bir şey demeden fırladım ofisten... Apartmanın dış kapısından çıkınca, kış ayazı bir tokat gibi çarpınca suratıma azıcık kendime gelir gibi oldum. İyi geldi ne yalan söyleyeyim. Sahile doğru yürüdüm. İşte tam o anda yaprakları dökülmüş o yapayalnız ağacı gördüm. Sen Çağan Irmak'ın çevirdiği son filmi seyretmiş miydin? Prensesin Uykusu... Hani o filmde bir kütüphanede çalışan ve masal dünyası gibi herşeyi iyiliğinden gören Aziz vardır hatırlar mısın? Nedense ağacı görünce Aziz'in filmde ağaca sarılması geldi gözümün önüne... Usulca sağıma soluma bakındım. Çevrem ıssızdı. Kollarımı kocaman açtım. Ağacı kucakladım. Kulağımı dayadım ağacın muazzam gövdesine... Yüreğini dinledim. İnan bana tık tık atıyordu yüreği. Ve bil bakalım bana ne dedi? "O kadar yalnızdım ki, iyi ki geldin!"
O ağaç bizim gibilerin bir temsilcisi miydi acaba? o ağacın yerinde olmak isteyenler olabilir bence. Benim gibi ileride kereste olacaklar.
YanıtlaSilEvvettt:) çağan ırmakın prensesin rüyası filmi değilmi??..seyrettim çok beğendim. Yumşacık bir filmdi. Filde ağaca sarılması hoş geliyordu insana. Ama biliyormusun..gerçek hayatta sarılması iyi gelmedi bana. denedim ben de. Belkide kendime göre bir ağaç değildi.
YanıtlaSilSoğuktu..üzerinde bir iki haşere vardı. Yosunlu mosunlu. Ellerime kabukları battı. Yüreği falan da bir şey demedi bana.
Sendeki yazar duyarlılığından bende yoktu.
Ağacın dilinden anlayamadım. Belkide kusur ağaçta idi. Çok uzattım ya..Onlarında çeşitlisi vardır belkide. Kimblir? görmüş geçirmişi..ot gibi yaşamışı..vs..vs.
Sevgilerimle.
Valla Profösör, kerestenin bile bir değeri var, rica ederim :)) bence onu bile olamayacaklar var aslında ;) di mi HayalKahvem? (bu arada daha önce yine bir ağaca sarılmıştın... sen onlarla konuşmayı epey ilerlettin, bence ses alamayanlara da bişeyler öğretsen diyorum) :)))
YanıtlaSilAğaç dalları gibi sarıldım sana :)))
Hayalkahvemi seviyoruz biz.. :))
YanıtlaSilMomentos olmuyor. Olmayınca olmuyor. Bugün bir daha sarıldım ağaca. Ben de tık yok valla :)
YanıtlaSilYetenek işi galiba bu. Keşke öğrenebilsem. Ama öğrenmesem daha iyi bence. Çünkü sarılınca bırakamamak gibi bir yapım var. Haksızsam..haksızsın de :)
Tüm ağaç sevdalılarına ve kerestelere sevgilerimle :)
Ah Mahmure; sen eminim herşeyi doğru yapıyorsundur ama hazır değilsin anlaşılan... sana ağaç perileri gönderelim bir kaç tane :) bence sarılmayı bırakma, bir ağaç gibi sarılmak MÜTHİŞ bir şey, HayalKahvem' den bu konuyla ilgili bir ön-orta ve son söz alabilirsin bak ciddiyim.
YanıtlaSilBu arada Profösör elbette bizler de seviyoruz HayalKahvem' i amma velakin birileri küstürdü onu galiba... yoksa şimdiye çoktaaan bir iki lakırdı etmişti !.. vallahi billahi küsmüş HayalKahvem.. :))
Heeeyyyyy HayalKahveeeeemmmm !! sesime ses verrrrrrrrrrrrrr :))))
Hey, ben yokken ne muhabbetler yapılmış hayal kahvem'de:) Kahveler müesseseden:))
YanıtlaSilBugün ofiste değil de sürekli arazide olunca, yorumları sadece onaylayabildim. Cevap veremedim.
Yakında dil kursu açıyorum.. Ağaç dili:)) Bu dili mutlaka öğrenmeli:))
:)))
YanıtlaSilhımm..ağaç dili ha.
YanıtlaSilhani belgesel kanallarında yunuslara kuşlara kurtlara fısıldayan adam programları var.
onların dilinde davranıp iletişim kuruyor.
Vildan hanımcığım anladığıma göre sizde ağaçlara fısıldama evrensel gücü varmış. Açtığınız kursun ilk öğrencisi ben olmak isterim. Bu arada kavun karpuz fasulye gibi bitkilere de fısıldamayı öğrenirsem kendimi tarlalara verip onların vaktinden önce ürün vermesine kendimi adamış olmak faydaya yönelik yaşamıma bir anlam katmış olur diye ümit ediyorum.
sevgili mahmurenin arkadaşı.. balık görürüm yunus peygamber gelir aklıma, kuş görürüm süleyman peygamber... bilir misiniz onların hikayesini.. hey.. şahanedir.. fantastik.. bilim kurgu.. böyle hikayeleri tüm merakıyla dinleyerek büyüyen biri ağaçlarla konuştuğunu söyler:)
YanıtlaSilKonuşuruz,severiz hatta kıskanırız da yağmurdan rüzgardan.Sarıldığımızda yalnız bizi dinleyeceğini sanır da konuşuruz,soran olursa da önüme bakmıyordum,çarptım deriz umarsızca.
YanıtlaSil