Bazan kendime o kadar kızıyorum ki anlatamam. Öyle böyle değil ama. Feci! Bazan söylememem gereken şeyleri söylüyorum. Yazmamam gereken şeyleri yazıyorum. Acele etme. Bir düşün de söyle ya da yaz değil mi? Yok! Aklıma o anda ne eserse bıdı bıdı bıdı söylüyorum ya da yazıyorum. Müslüm Gürses Sigara adlı şarkısında söyler ya hani "Aslında ben de isterdim düşünmeden konuşmayı." diye. Şarkıda bunu duymak iyi de gerçek hayatta bu durum pek doğru düşmüyor ki. Azıcık dikkat et bari, değil mi? Yok! Yapamıyorum işte. Canım tez ya bir kere. Of! İşte böyle durumlarda kendime tahammül edemiyorum. Resmen kendimi pataklamak istiyorum. Lütfen bana şaşkın şaşkın bakma öyle. İnan ki sık sık oluyor bu haller bende. Sende olmuyor mu? Olmuyor öyle mi? Gerçekten mi? Çok ballısın vallahi. İyi de kuzum bendeki gibi insan halleri olmasa Dövüş Kulübü diye bir film çekilir miydi? Ya da Umut Sarıkaya Geldi adlı öyküsünü yazabilir miydi? Umut Sarıkaya'yı bilirsin değil mi? Mizahçı ve karikatüristtir hani. Yazdıklarını ve çizdiklerini okumayı çok severim. Bu öyküsünü okuduğumda o kadar sevinmiştim ki anlatamam. Demiştim ki benim gibiler de var demek ki. Hem de sevdiğim mizahçı biri. Hiç unutmam Geldi adlı öyküsünde kendinle kavgasını anlatıyordu. Umut Sarıkaya'nın kapısı bir gece ansızın çalınır. "Kim bu münasebetsiz acaba?" diyerek kapıyı açar. Bil bakalım kimdir gelen? Kendisidir. Evet kendisi. "Vayyy" der. Bakar mısın olana bitene? İnsan bu kadar mı kimsesiz bu kadar mı yalnız olur. Geceyarısı kapı çalınıyor. Bir arkadaş ya da bir dost geleceğine, gele gele kendisi geliyor. Umut Sarıkaya zoraki içeri buyur eder kendini. Kendisi de babasının eviymiş gibi kurulur eve... Varlığı ile nasıl rahatsız eder Umut Sarıkaya'yı anlatamam. Bir insan bu kadar mı batar kendisine? Bu kadar mı huzursuz eder kendi kendini? Şimdi sen bu öyküyü okusan inanmazdın olana bitene. Oysa ben inanıyorum Umut Sarıkaya'ya. Çünkü şu anda o kadar batıyor ki kendim kendime, o kadar huzursuz ediyor ki kendim kendimi anlatamam sana. Neyse... Kendisi misafir geldi, oturdu yerleşti ya eve, üzerine bir de çay ya da kahve ister. Yazar ise kendine çay ya da kahve ikram etmek istemez. Hatta kendini evden kovar. Kendisi kendisine gözlerinden sicim gibi yaşlar akarak gidecek bir yeri ve kimsesi olmadığını anlatır. Yazar hakaret eder kendine, hangi akıllı adamın onun yanında durabileceğini, yalancı, arkadan konuşan, ukala biri olduğunu söyler kendine. Susar kendisi ve rahatsız ettiğini anlayınca gitmek ister. Cebine üç beş kuruş koyup kendini gönderir yazar. Pencereden kendinin sokaktaki yürüyüşüne bakmayı da ihmal etmez. Hatta kendinin sokaktaki yürüyüşünden hüzün duyar. Umut Sarıkaya'nın canı çok sıkılır bu duruma tabii. Uykusu gelsin diye, Metin Üstündağ'ın hediye ettiği ve o güne kadar okumadığı ama Metin Üstündağ'a "Abi valla süper kitap yazmışsın. Bravo!" dediği İmza: Bir Dost kitabını açar. İçindeki "dertleşme" konulu yazısını sırf en kısa yazısı diye okumaya başlar. "Bir insan kendine karşı bile tamamen açık ve çıplak olamazken, başkasına karşı nasıl olur? gibisinden bir cümle okur. "Ne bileyim ben" der. Çünkü yazıdan hiç bir şey anlamaz. Öykü burada biter. Şimdi nerden geldi Umut Sarıkaya'nın bu öyküsü aklıma? Kendimin bugün kendime tahammülü kalmayınca.. Hatta pataklamak isteyecek kadar kendime kızınca. Hayalciyim ya gene inanmıyorsun bana. Bana inanman için başka bir hayalcinin anlattıklarını anlatarak seninle dertleşmek istedim. Benim de söyleyeceklerim olamaz mıydı yani Umut Sarıkaya gibi? Şimdi bu yazı olmadı mı sahi? Of! Zaten şu anda işimdeyim gücümdeyim... Anlatmaya çalıştım ya kendimi. Ne bileyim ben? Ben biliyor muyum ki kendimi?
NOT: benin benle kavgası yazım işte burada
"Bir insan kendine karşı bile tamamen açık ve çıplak olamazken, başkasına karşı nasıl olur?"
YanıtlaSilKendimizi bir başkasının aynasında görmek isteriz, ama bu gündelik hayatta ne kadar mümkün olur, bu nedenle yazıyor ve okuyoruz, kendimizle tanışmak için, yazar da yazmasaydı kendi kendini evine buyur edemezdi... Sevgiler...
ben kendimle çok sık kavga ederim.bugünlerdeyse kendimi sevesim var. :))
YanıtlaSilVildancığım yazynu okuyunca bir şarkı mırıldamnaya başladım.
YanıtlaSil= kendimi kendimden çıkarsam sıfır kalmaz ^%
Feridun Düz ağacın şarkısı pek severim.
Bak şöyle sözleri:
boş ders
ben bir zaman kaybıyım
beni boşver hocam
düşlerimden geçenleri kitaplarda bulamiycam
hangi deniiz nereye dökülür bananeeee
ben içimde boğlurken
hala aşkın olduğu yer varsa söyle
dokunulmazsam ölcemmm
ahhhh şu hayat bilgisi
ne ağır dersmiş hocam
düşündüm,kararlıyım ben adam olamiycam
hem herşey basit bir formül
mutluluğu söylesin kimyaa
benim kimyam feci halde bozuldu
anlamsız geliyor bana dünya
kendimi kendimden çıkarsam sıfır kalmaz
buuu matematik bizi kandırıyor hocaam
elde var sorulargöz yaşları boş umutlar
ne yapsam hesaplar tutmazz tutmazz hocaaammmm
:) sevgiyle kal..işlerin rasgele :)
@ dilekcim, hoş bir şarkıymış. bilmiyordum inan ki.. hey, ne çok oldu görüşmeyeli.. gel de kendimle dövüşmekten kurtar beni:)
YanıtlaSil@ kara kitap, olur muhtelif insan halleri... bu günlerde okşayın kendinizi o halde okşayabildiğinizce:) ama kimi zaman benim gibi yüzün diplerde yüzebildiğinizce... ikisi de çok keyiflidir bence:)hani derler ya... insanlık hali:)
@ nessuno,haklısınız yazmak insanın kendini tanımasına vesile oluyor. galiba insanın olduğu gibi olması en iyisi. bu da benim işte. aklıma eseni önü arkası ne olur diye eskiden düşünmeden söylerdim şimdi yazar oldum ya... böyleyim işte.. arada kendime söylenirim... ama arada kendimle kahve eşliğinde öyle bir muhabbet ederiz ki kendi kendime tuhaf bir şekilde eğlenirim:) yorumunuz için teşekkür ederim.
Vildancığımmm..
YanıtlaSilİşlerin bir hafiflesin de :) inşallah görüşmek üzere. sevgiler.
arkadaşım ne kadar güzel yazmışsın, kendimle yüzleşmek bana iyi geliyor ve keşke bunu sık sık yapabilsek ::))
YanıtlaSil