Şimdi ben bu yazıma o güzeller güzeli Guguk Kuşu'nun film karelerini ekleştirdim ya, sakın bu filmi anlatıyorum sanma olur mu? Yok, film filan anlatmayacağım. Bak şimdi. Geçtiğimiz sene mayıs ayında, şehrimdeki kitap fuarından aldığım kitaplar arasında Dücane Cündioğlu'nun Hz.İnsan adlı kitabı vardı. Okumamıştım. Kitaplığın yanındaki masanın üzerinde o gün bugündür demleniyordu. Bu akşam elime gelince.. Baktım ince bir kitap zaten. Niyetlendim. Okumaya başladım. Sevdim kitabı. "Delilik özgürlüktür" adlı bir bölüme geldim. İlgiyle okumaya devam ettim. Bizim geleneğimizdeki delilere gösterilen sevgiden, hürmetten bahsediyor. Onlardan korkulmaz bilakis gıpta edilirdi çünkü onlar anlamadığımız, kavrayamadığımız bir dünyanın insanlarıydılar diyor. Aramızda dolaşırlardı. Bir yere kapatılmalarına, mahkumiyetlerine gönüller razı olmazdı çünkü bir zaman delilik özgür olmak demekti diyor. Sonra mecnun'un çılgın ve deli anlamına geldiğini söyledikten sonra çeşitli kelimelerin kökenlerine inmiş yazar. Bunları okumak hoşuma gidiyor. Ve akabinde bir hadisi şerif eklemiş.. "Siz deli olmadıkça imanınız sahih olmaz." Sonra devam etmiş. "Akıllı, uslu olmak, belki size garip gelecek ama aklın üstüne çıkmak isteyenlerin ayağını bağlayan bağ demektir." demiş. Uslu olanlar, aklın sınırları içinde kıpırdamayan durunlardır. Oysa deli olma harekete geçmeyi, yerinde duramamayı gerektirir.Yazısını Mevlevi'den bir dua ile bitirmiş. "Deliler Sultanı'nın yüzüsuyu hürmetine HAK'tan şifa diliyorum; zira şu akıl belasından tamamiyle kurtulabilmiş değilim."
Lütfen söyler misin? "Hafıza nedir? Emrimizdeki bir köle mi? Yoksa başına buyruk bir isyankar mı?" Bu yazdığım bir film repliği mi yoksa bir kitaptan alıntı mı hatırlamıyorum. Ama bakar mısın benim hafızamın yaptığına? Ben Dücane Cündioğlu'nun kitabını okuyordum. Yukarıda kısaca özetlediğim kitabın Delilik Özgürlük adlı bölümünü okuyordum ya hani.. Bu bölüm bitince ne yapmalıydım? Kitabın bir sonraki bölümüne devam etmeliyim değil mi? Yok işte. Bu kitap bu akşamlık bende bitti. Neden? Çünkü aynı konuda Gündüz Vassaf'ın bir yazısını hatırladım. Baktım. Var gerçekten. Cehenneme Övgü adlı kitabında var. Konu başlığı da şöyle: "20. Yüzyıl Delileri Artık Özgür Değiller." Şimdi söyler misin, benim hafızam emrimdeki bir köle mi? Yoo.. Kölem olmadığı besbelli. Benim hafızam resmen başına buyruk bir isyankar. Okuduğum kitabı bıraktırıyor, yerimden kaldırıyor, başka bir kitabı elime aldırıp, baktırıyor. Pes ama. Ben hiç bir kitabı başka bir kitapla ya da filmle eşleştirmeden okuyamayacak mıyım Allah aşkına? Niye rahat vermiyor bana? Mesela ne kadar istiyorum, bir tane şiir ezberleyebilsem, bir filmi ya da kitabı tam manasıyla anlatabilsem... Nerdeee? Onları hafızanın karanlık çekmecelerine atıyor. İlla bana isyan etmesi gerekiyor ya, okuduğum kitabı bıraktırıyor. Ne fena!
Gündüz Vassaf'ın yazısı oldukça uzun ve Dücane Cündioğlu'yla aynı fikirde. Delilik aslında özgürlüktür diyor. Gerçeğe benzersiz bir bakış açısıyla bakmak deliliğin muhtelifliğini oluşturur ve her deli kendi havasındadır. Psikiyatri denen olay deliliğin özgürlüğünü ellerinden almıştır. Deliler dize getirilmiştir. İyice ilaçlandırılıp toplumun kıyısına itilmiş, istenmeyen birer varlık haline getirilmişlerdir, diyor. Peki onların herhangi bir insandan daha zararlı daha tehlikeli olacağını kanıtlayan doğru dürüst bir araştırma ya da istatistik var mı? Yok ama deliler bizi tedirgin ettikleri için onlara yapılan uygulamalara ses çıkarmayız diyor. Akıl hastanesindeki hastalar psikiyatristinin izni olmadan telefon edemezler, bazıları yıllarca koğuşlarından dışarıya çıkarılmaz, mektup yazma, ziyaretçi kabul etme hep doktor iznine tabi... Dolayısıyla psikiyatrinin bir baskı aracı olduğunu ve ilgili ilgisiz her yerde kullanılabildiğini söylüyor. Bu konuda bir kaç örnek veriyor. Mesela ABD'de polis 12 yaşındaki bir erkek çocuk ruhsatsız bisiklet kullanıyor diye önce uyarmış, devamında çocuğu psikoloji kliniğine havale etmiş. New Hampshire yasalarına göre tüm bisikletlere para karşılığında plaka alınması ve polise kayıt ettirilmesi gerekiyormuş. Aile yoksulmuş. Çocuk da bisikleti sadece evin yakınında kullanıyormuş. Şimdi bu olayın psikoloji kliniği ile ne ilgisi var diye soruyor? Otoritenin itaat etmeyenlere uygun gördüğü bir şekilde dışlama yöntemi olduğunu söylüyor.
Dostoyevski'nin sara nöbetlerini, Van Gogh'un bir tablosunu, Nietzshe'nin bir kitabını saatlerce konuşabildiğimiz halde deliler hakkında konuşmak tuhaf gelir. Beklenmedik, alışılmış dışında düşünceleri olan veya davranan insanlar endişe uyandırırlar. Aslında Gündüz Vassaf kendisi de psikolog olmasına rağmen bu yazısında psikiyatristlik ve psikoloji klinikleri hakkında oldukça fazla olumsuz görüş bildirmiş. Şimdilik o konulara girmeyeceğim. Asıl önemli olan ne biliyor musun? İnsan davranışlarının farkında olmaksızın standart hale getirilmesi. Aynı olay karşısında herkesten aynı tepkinin beklenmesi... Bu haller farklı tutum ve davranışta olanların kınanması sonucunu getiriyor. Böylece içimizdeki sese kulak vermekten ve hayallerimizi açıklamaktan korkar oluyoruz. Bize deli denmesine ve deli muamelesi yapılmasının sonuçlarına katlanacak gücümüz kalmıyor. Böylece her konuda standartlaşma yaşamın kendisindeki yoğunluk duygusunu ortadan kaldırıyor. Derinliğe vakit kalmıyor. Haybeye söylemiyor Gülten Akın "Ah, kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya" diye. Bu romantik değil bilakis ağırından protest bir şiir bence... İşte belki de bu yazıda paragraflarla anlatılan bu konuyu, bir şair bir dizede özetliyor. O kadar ilginç örnekler vermiş ki Gündüz Vassaf gerçekten tüm yazıyı okumak gerekiyor. Neticede standartlaşma eğer halen her yere tam manasıyla nüfüs etmediyse, bu içimizdeki deliler sayesindedir diyor ve deli sözcüğünü hafife almamak gerektiğini ardından bir sürü acıyı beraberinde getireceğinin altını çizdikten sonra "Kendimizi koruyamıyorsak bari bırakalım deliler deliliklerinde özgür kalsınlar." diyor.
Guguk Kuşu'nun film karelerini bu yazıya eklememin sebebi, bir akıl hastanesinde geçiyor olması tabii. Benim hafızam emrimdeki kölem değil başına buyruk bir isyankar olduğu için bu yazıyı Guguk Kuşu filmiyle kapatmamı emrediyor. Film tam ibretliktir. Ve eğer bu filmi seyretmediysen, bırak üzülmeyi, acırım sana yemin ederim. Müthiştir. İşte dayatılan sisteme karşı çıkan bir adamın öyküsüdür. Ve Gündüz Vassaf gibi psikiyatri alemini derinden eleştiren olağanüstü bir filmdir. Bu filmi seyretmiştim. Kaç defa. Güzdüz Vassaf'ın kitabını okumuştum. Bu gece de deliliği yücelten Dücane Cündioğlu'nun kitabını okudum. Bunları tekrar hatırlamak bana iyi geldi. Hayatta en çok korktuğum şey, şaşırmayı ve hayret etmeyi unuttuğumuz bir yaşam... Herkesin aynı tepkileri verdiği,davranışların önceden kestirildiği ve denetlendiği bir toplum. Bu konuda çok okuyup yazmalıyım aslında. Ben Nazım Hikmet'in dediği gibi "Bir çocuk gibi şaşarcasına bakarak yaşamak" istiyorum. Benim özgürlüğüm burda saklıdır ve özgürlüğüme sahip çıkmak istiyorum.Yazımın sonunu Mevlevi'den dua ile bitirmeliyim.."Deliler Sultanı'nın Yüzüsuyu Hürmetine HAK'tan cümlemize şifa diliyorum." Ne şifası mı? Şu akıl belasından tamamiyle kurtulmak için acil şifa tabii.amin!
günaydın dücane cündioğlu derya deniz bir isim o kitabı bende de var yavaş yavaş sindirerek okumuştum bende, kitabı sevdiyseniz köşe yazılarınıda tavsiye ederim size gerçi biliyorsunuz dur belki hafta sonları bir gazetede makaleleri yayınlanıyor, birde tv programları var tabi of of dücane cündioğlunu yazarak bitiremem :)
YanıtlaSilbu yazı benim son yazıma kinaye gibi olmuş. :)))
YanıtlaSilah o akıl yok mu o akıl, benim başımın belası.bir de erasmus'un deliliğe övgüsü var,ben de olması lazım.bulup da akşam bir karıştırmalı.
ne filmdi ama,yine J.N. üstün performansı..
YanıtlaSilWow thаt waѕ strаngе. I juѕt wrotе an reallу
YanıtlaSillοng comment but аfteг І сlicked submit my commеnt diԁn't show up. Grrrr... well I'm
nοt wrіting all thаt oveг аgain.
Regarԁleѕs, juѕt ωanted to say еxcеllent blog!
Also visit mу wеb-sіte SEOPressor
This is my first time visit at here and i am actually impressed to read all at alone place.
YanıtlaSilCheck out my weblog - canlı tv izle