Stanley Kubrick'in 1987 yapımı Full Metal Jacket adlı filmini seyretmiş miydin? Eğer seyrettiysen mutlaka hatırlacaksındır. Filmde sürekli tekrar edilen bir söz vardır.. "Sir yes sir!" Hatırladın mı? Nasıl hafızamda yer etmiş anlatamam... Of! Ne filmdir ama... Bilirsin Stanley Kubrick'in 2001 adlı filmi uzayda , Otomatik Portakal ise gelecekte bir zamanda ve sanki bilinmez bir mekanda geçer... Full Metal Jacket'te ise dünyada ve tarihin mühim bir zamanındayız. Vietnam Savaşı öncesi Amerikan ordusunun eğitim sahasındayız.
Diyeceksin ki "şimdi bu film gündemde değilken nerden aklına düştü?" Yoo.. Benim için her pazartesi gündemdedir bu film. Her pazartesi illa hatırlarım. Kesin! Neden biliyor musun? Haftada üç akşam iş çıkışı spora gidiyorum. Aslında sürünerek gittiğimi işte sana açıkça itiraf ediyorum. Ne yapabilirim ama? Bütün gün konuş.. konuş.. konuş.. Koştur.. koştur... koştur... Akşam nasıl pilim bitiyor anlatamam. Biliyorum " Ee, zorlayan mı var gitme!" diyeceksin. Yooo, çözüyorum galiba yavaş yavaş kendimi. Sanıyorum bende eziyetten zevk alan bir bünye var. Git evine yat aşağıya değil mi? Yapamam... Bünye alışmış bir kere... Gideceğim... Bulgar göçmeni o güzeller güzeli spor hocamız Zatiye'nin emri altına gireceğim. Of.. Ne eziyet ediyor anlatamam sana.. Hiç acımıyor yaa!
Hani Full Metal Jacket'te Çavuş Hartman vardır hatırlar mısın? Hani Amerikan ordusuna gönüllü katılan gençler Çavuş Hartman’ın sıkı disiplini altında eğitime girerler. Sıkı disiplin demek aslında hafif kalır. İnsanlık dışı her türlü uygulama, aşağılama ve ceza yöntemlerini acımasızca acemi askerlerine uygulamaktadır. Askerler sürekli "Sir Yes Sir! Sir Yes Sir!" demektedirler. Of, aklıma gelince gene tüylerim diken diken oldu. Pazartesi akşamları hafta sonu sporsuz kaldık diye, bize yüklendikce yüklenir Zatiye... Öyle böyle değil ama... Hiç ara vermeden spor yapılır mı Allahaşkına? Aynı hareketleri tekrar tekrar yaptırır.. Hiç acımaz... Hiiiç... Bilakis bağırır o billur sesiyle... "Acıdan zevk alın! Acıdan zevk alınnn!"diye... Of! İşte tam o anda ben de bu bed sesimle bağırmak isterim: "Allahım Amerikan ordusunda gönüllü bir er miyim ben? Nedir bu çilem?"
Kendimi filmdeki Er Pyle gibi hissederim. "Şimdi şuradan çıkıp gideceğim. Nedir bu çektiğim? Bu kadar baskı, eziyet yapılır mı?" diye içimden söylenirim. 500 mekik çekilir mi sorarım sana? Normalde 200 mekik çektirir çektirmesine de bir keresinde hızını alamadı, biz de kaptırdık kendimizi Allah seni inandırsın o akşam 500 mekik çektik iyi mi? İşte o dersten sonra şu yukarıda fotoğrafını koyduğum Er Pyle'in hali gibiydim.
Bakma sen benim böyle yazdığıma... Gene abartıyorum. Of, ne yapayım abartmayı seviyorum. Ama inan bana spor yaparken ben bunları hep düşünüyorum. Zatiye var ya hani bizim bizim köyün spor öğretmeni... Hey, acaba var mıdır onun kadar tatlı, zarif biri... Hani diyor ya: "acıdan zevvkk alıınn! acıdan zeeevvkk alıın!" diye.. O kadar tatlı söylüyor ki... "Bin mekik çekeceksiniz!" dese çekeriz inan ki... Biliyorum gerçekten spora sürünerek gidiyorum. Ayaklarım iki adım ileri bir adım geri gidiyor mehter marşı adımı gibi... Haftada iki gün ayrobik bir gün pilates yapıyorum. Tamam.. yalan değil, spora başladığımda "Of ya, Çavuş Hartman'ın emrindeki Amerikan gönüllü erlerden biri miyim?" diye düşünüyorum. Sonraaa... Var ya ben bir kaptırıyorum kendimi müziğin ritmine ve bir başlıyorum elimi ayağımı savurmaya... Off! Gerçekten kas acılarımdan zevk almaya başlıyorum. Spordan sonra yenilmedim ya tembelliğe... Nasıl bir mutluluksa o... Kalbim çılgınca çarpıyor. Nefes almak kıymete biniyor. Heyy! Hayatımın gelmişini geçmişini boşveriyorum... Duşumu alıp, kendimi tatlı bir yorgunlukla koltuğa atıyorum. En güzel şey spor sonrası tembellik! "Ah! Tembellik sen ne şahane bir şeysin! " diyorum.
Allahım, ben ne yaptım gene? Koskoca yönetmen Stanley Kubrick'in o güzelim filmi Full Metal Jacket'i spor dersime malzeme ettim iyi mi? Ama inan ki spor yaparken bunlar hep aklıma geldi. Ne yapayım böyleyken böyle diye anlatmasa mıydım yani?
çok iyi anlatmışsın)
YanıtlaSilTeşekkür ederim:)
YanıtlaSil