İnsan gecikmiş mahcubiyetlerden daha fazla mahcubiyet duyuyor biliyor musun? Misal, Cosmos'u neden şimdiye kadar seyretmediğimi yazarken sahiden mahcubiyet duyuyorum. Reha Erdem'in Kosmos adlı filmini sırf adı sebebiyle seyretmek içimden gelmedi desem ne dersin? Üstelik Carl Sagan'ın Cosmos adlı kitabını adından hiç etkilenmeden, bilakis kitap cosmosla ilgili olduğu için okumuştum. Carl Sagan bir bilim adamı. Astrobiyoloji denilen evrende yaşam olup olmadığını inceleyen bilimin en tanıdık isimlerinden biri. Astrobiyoloji benim gibi hayalperest bir bünyeyi kışkırtan bilimlerden en önemlisi. Kosmos kitapta "Evreni oluşturan canlı ve cansız varlıkların birbirleriyle derinden uyumlu bağlarının gizlerini içerir." diye açıklanıyordu.
Benim kişisel tarihim içinde alışkanlıklarım, hayallerim, ön yargılarım hakkında oradan oraya savrulduğum çok olmuştur. Ama artık benim yaşamışlığımda ve iyi okur birinin kitap ve film seçerken; kitap, film hatta yazar isimlerinden etkilenmemesi gerekir öyle değil mi? Artık böyle anlamsız önyargılardan vazgeçme çağım çoktan geldi de geçti. Gene de benim igibi biri çin vazgeçmek kolay olmuyor demek ki. Bak şimdi, cosmos zaten ilgimi çeken çok heyecanlı ve gizemli bir konu. Düşünsene kosmos konusunda binlerce yıldır yapılan keşifleri... Ve bundan sonra daha neler neler keşfedilecek kim bilir? İyi ama bir Türk fiminin adı neden Cosmos olsun ki! Bu film bir belgesel mi? Yoo... Değil. O halde özenti bir film ismi mi? Bunlar aklımın süzgeçinden geçirmeye kalksam çoktan akıp gidecek saçma düşünceler aslında. Ama bazan bir iç ses dürtükler ya boşver seyretme diye... O anlamsız düşünceleri akıl süzgeçinin üzerinde üzerinde tutar. İşte gene böyle gereksiz bir önyargım etkilemiş olmalı beni. Ve Cosmos'u o gün bugündür seyretmek hiç içimden gelmemişti. Seyretmemiştim. Üstelik film hakkında o kadar güzel yazılar yazılmıştı ki... Yazılanların sadece başlıklarını okumuştum. Filmin konusuyla bile ilgilenmedim. Oysa 46. Antalya Film Festivalinde dört ödül birden almıştı. Berlin Film Festivalinde özel filmlerden biri seçilmişti. O batasıca önyargım yüzünden hiç umursamadım.
Bugün nedense Cosmos'u seyretmek istedim. Neden peki? Niye bugün mesela? Bilmiyorum. Film öyle rastgele elime gelmedi üstelik biliyor musun? Özellikle seyretmek istedim. İnsan sinemaya neden gider ya da neden film izler? Büyülenmek için, hayret etmek için, hayatının eşsiz olduğunu hissetmek için öyle değil mi? Ben önyargımı yendim ve Cosmos'u az önce başından sonuna tüm merakımla seyrettim. İnsanların birbirine çemkirdiği, bir diğerinin iyi durumundan hoşnutsuz olduğu, sevmese de katlanmak mecburiyetinde olduğu için görüştüğü, samimiyetsiz ilişkilerin yaşanmaya başlandığı günümüz dünyasında Carl Sagan'ın kitabında evreni oluşturan canlı ve cansız varlıkların birbirleriyle derinden uyumlu bağlarının gizlerini içerir diye açıklanan cosmos tanımıyla filmin konusu birbiriyle örtüşünce film düşündürücü bir etki bıraktı üzerimde. Büyüleyici görüntü ve ses efektleriyle gizemli, rüya gibi bir film seyrettim. Ve Cosmos'u çok sevdim. İşte bu sebeple gecikmiş bir mahcubiyetin getirdiği daha büyük bir mahcubiyet hissediyorum.
Şimdi Reha Erdem'in tüm filmlerini merak ettim. Elimin altında "Korkuyorum Anne" var. Az sonra onu seyredeceğim. Carl Sagan Cosmos adlı kitabının bir yerinde yıldızları anlatır. Çoğu yıldızların grup halinde kalabalık olduklarını ama aslında sistemlerin çift olduğunu, iki yıldızın birbirinin yörüngesinde dolaştığını okumuştum. Bazı genç yıldızlar parlak görünürler, bazıları kararsızca yanıp sönerler, kimileri ise edalı edalı dönüp dururlarmış. Bazı çift olması gereken yıldızlar, birbirlerinin öylesine yakınından gelip geçerlermiş ki gelip geçerken aralarında kalan toz bulutundan birbirlerini görmeyi beceremezlermiş. Filmle aramda önyargımın getirdiği bir toz bulutu oluşmuştu sanki ve ben Cosmos'un aslında ne güzel bir film olduğunu göremeyi becerememiştim. Çok abarttım gene değil mi? Diyeceksin ki alt tarafı bir filmi seyretmemişsin. Şimdi seyredince beğenmişsin. Nedir yani? Bu sebeple bu kadar yazı yazılır mı? Yazılır vallahi. Filmin şiirsel görselliğinin ve dilinin halen etkisindeyim. Hatta filmi seyrederken aklımdan ne geçti biliyor musun? Dedim ki keşke bu film bir kitap olsa.. O çok sevdiğim bazı cümlelerinin ve görüntülerinin altını kalem ile çizsem bastıra bastıra... Yazıya başladığımda neredeydim şimdi ne diyorum değil mi? Murathan Mungan der ya hani...
"Bu şiire başladığımda nerde,şimdi nerdeyim?" diye.. Öyle.. Yoo.. Devam etmeyeyim Bir Yalnız Opera adlı şiirine...
Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
Birbirine uzanamayan
Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
Ne kalacak bizden?
bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim
Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
Bizden diyorum, ikimizden
Ne kalacak?
Yoo.. Devam etmeyeyim... Ağlayabilirim. Yazıma gene aynı şiirin son dizeleriyle nihayet vereyim...
Dönüp ardıma bakıyorum
Yoksun sen
Ey sanat! Her şeyi hayata dönüştüren..
Merhaba,
YanıtlaSilBir çalışmanız "Bloglardan Seçmeler"de yayınlandı.
Hayırlı günler dileğiyle.
Cosmos'u çok merak ediyorum malesef cd sini bulamıyorum.
YanıtlaSilReha Erdem'in bence en iyi filmi diyebilirim Kosmos için. Sinemada izlediğimde büyülenerek çıkmıştım. Üzerine uzuncadır da yazmak istiyordum, tekrar izledikten sonra. Reha Erdem'in Hayat Var'ını da şiddetle tavsiye ederim. Sineması git gide otuyor bu yönetmenin, daha nice filmler umuyorum kendisinden :).
YanıtlaSil2 saat önce nerdeydim, şimdi nerdeyim.. ama... iyi miyim? iyiyim... Sağol HayalKahvem.. bir kaç kelime, bir film, biraz ıspanaklı börek, bir kaç gözyaşı ve Murathan Mungan... hayat işte !
YanıtlaSilSağol, sağol...
@ teşekkür ederim sabahattin bey. sevindim.
YanıtlaSil@ hımm.. la luna.. adresinizi verin isterseniz göndereyim..
@ yaş tahta, cosmos'tan sonra korkuyorum anne yi seyrettim. o film de güzeldi. şimdi sizi dinleyip hayat var'ı araştırayım.. teşekkür ederim.
@ momentos, bloğunu özledim.. yeni yazı yok mu?