13 Ocak 2011 Perşembe

Trenle Yolculuk Yapmayı Hayal Edersem, Gör Başıma Neler Gelir?

 
Nasıl anlatsam bilmiyorum? Bak şimdi... Geçen hafta seyrettiğim Alfred Hitchcock’un Kaybolan Kadın adlı filmi başından sonuna trende geçiyordu… Nasıl gözüm kaldı anlatamam. Neye mi? Trenle yolculuğa tabii.. Uzun zamandır nasıl heves ediyorum... Of! Yok artık dayanamayacağım… Tak etti canıma... Tamam.. Çantamı takacağım sırtıma… Trenle seyahate çıkacağım mutlaka… Evet… Evet… Çıkacağım… Hem de tek başıma…Fazla eşya almayacağım yanıma. Kitapsız olmaz ama.. Bu kez cimri olmayacağım kitap konusunda… Okuduğum kitabı, oturduğum koltuğa bırakacağım. Hatta içine bir not bırakacağım… “Ben okudum. Çok sevdim. Okumanızı tavsiye ederim.” diyeceğim mesela… Ne dersin? Şahane bir hayal değil mi bu? Peki nereye mi gideceğim? Tren istasyonuna gideceğim. O sırada gelen tren nereye gidiyorsa oraya gideceğim. Mesela çok uzaktaki ıssız bir kasabaya… 
 
 
Eyvah.. Ben böyle hayal kepenklerimi açarsam gene sonuna kadar, trenle seyahat etmek niyetiyle gidersem bir kasabaya… Ya Anayurt Oteli gibi bir otele denk gelirsem? Hatırlasana Yusuf Atılgan’ın Anayurt Oteli adlı kitabından sinemaya uyarlanan, Ömer Kavur’un yönettiği aynı isimli filmi… Amaaann, Allah Korusun!.. Ya karşıma bu filmde Macit Koper’in canlandırdığı Zebercet adlı karakter gibi biri çıkarsa? Hani anne babası ölmüştür de Zebercet’in, otele çevrilmiş eski bir konakta neredeyse hiç çıkmadan günlerini geçirmektedir. Sadece otele günübirlik gidip gelenler vardır. Bir de uzun kalan bir yaşlı müşteri ile otel hizmetçisi o kadar. Galiba konusu böyle bir şeydi... Hani günübirlik otelde kalan bir kadının ardından, kadının her an tekrar geri döneceğini ümit eder. Of!.. Ne güzel trenle seyahat edeceğim derken, şimdi Anayurt Oteli nerden aklıma geldi birden? Hele Zebercet gibi bir otel işletmecisi... Hımm… Ece Temelkuran’ın Kasaba Otelleri adlı bir yazısı vardır. Okumuş muydun bilmem? Belki de hep oradan gitmek istemiş, gitmeyi beceremeyince de bari gidenlere tanıklık edeyim diyenlerin kasaba otellerini işlettiğini söyler. Hayata küsmüş insanlardır belki. Çünkü konukları hep kazara, hep mecburiyettendir ya... Hep şüpheci ve sinirli olmaları da belki de bu yüzdendir kasaba oteli sahiplerinin der. Büyük, lüks oteller insanı şımartır, mühim bir şahsiyet olduğunuzu tekrar edip durur mütemadiyen. Oysa kasaba otelleri yüz vermez insana. Ne kadarsan o kadar. O nedenle kendini pek önemsemeyenlerin merakı kasaba otelleridir der Ece Temelkuran.
 
 
Severim ben kasaba otellerini ve kalacaksam eğer bir kasaba otelinde kalırım her şeye rağmen. Günübirlik bir müşteri olurum… Arkamdan neler olur biter bilemem... Kim bilir? Ben yola devam ederim...Yeni bir kasabaya giderim belki. Öyle bir yer ki, oraya varınca karların yolu kapatacağı tepe bir kasaba olabilir sözgelimi… Off! Bu kez Kubrick’in, Stephen King’in romanından uyarladığı Cinnet adlı film aklıma geldi iyi mi? Hani Jack, eşi ve oğlu ile birlikte bir dağ otelinin kış bakıcısı olamayı kabul eder. Otelde bazı kötü ruhların varlığını hissetmeye başlar. Yooo…. Hiç anlatmayayım korku filmlerinin baş yapıtı sayılan bu filmi... Yooo... Ama... Ya yolum böyle bir otele düşerse? Yok artık… Nedir bu? Nerden geldim ben bu dağ kasabasındaki otele Allahaşkına? Ne güzel atmıştım çantamı sırtıma.. Çıkacaktım trenle yola… Olmaz ama… Yoo.. Şimdi sabah ya... Aydınlık hayaller kurmalıyım. Hımm.. Çok işim var... Çokk... İşe gitmeliyim.. İşe… Trenle mi? Yooo… Ne treni?  Yooo... Arabamla gideceğim tabii...Yooo.. Trenden kim bahsetti ki?

3 yorum:

  1. Gülfem Levent13 Ocak 2011 20:26

    Bu korkunç otel hikayelerine yine Alfred Hitchcock'un Pyscho filmi ve Hostel I-II serisi de eklenebilir :)

    YanıtlaSil
  2. GÜZEL KLASİKLERE DEĞİNMİŞİN,TEKRAR TEKRAR İZLEYEBİLİRİM..ve okuyabilirim :)

    YanıtlaSil
  3. @ Gülfemcim seni hayal kahvem'de görmek ne güzel!
    Hımm.. Korku filmlerini seviyoruz galiba:)
    Sağol canım.. Teşekkür ederim.

    @ Buket, beğendiğinize sevindim.

    YanıtlaSil