Şimdi Hayal Kahvem'e mübalağa ederek bir yazı yazsam. Sonuna kadar avaz avaz abartsam.. İstanbul desem misal. İstanbul'u nasıl özledim desem. Of, nasıl gidesim... Nasıl göresim... Nasıl İstanbul'u içime çekip koklayasım var desem. "Ne hayalcisin! Şehir canlı mı, özlenir mi?" deme sakın, e mi? Bırak yazayım... Lütfen durdurma beni... Seni bilmem ama ben sevdiğim şehirleri özlerim. Hele İstanbul diyorum sana... İstanbul... Dünyanın en güzel şehri değil mi? Benim için öyledir. İstanbul aşktır... Sevdadır... Hımmm... İstanbul deniz ve balık kokusudur... Özlenendir... Hüzündür İstanbul... Sevinçtir... Minareler uzanmış gökyüzüne bağırır... Kara sevda nerelerden yüreğimi çağırır... Dua gibi... Büyü gibi hasretini ezberlediğim... Yeditepe üzerinden saçlarını dağıtan, hatıraların tarihin küllerini savurduğu, kadın gibi, kısrak gibi ince beline sarılıp gerdanından öpülesi bir Levent Yüksel şarkısıdır. İstanbul sinemadır... Kitaptır... Ben içinde yaşamıyorum ya... Zaten taraftar ruhlu, yani sevince bırak kusur görmeyi, kusurlarıyla topyekün seven biriyimdir. İstanbul'un derinine dalmak, arnavut kaldırımlı eski sokaklarında dolanmak, yandan çarklı vapuruyla bir kıtadan diğerine geçerken kız ve galata kulesine usulca el sallamak... Hayal etmeyi ve uyanıkken rüya görmeyi seven benim gibi biri için İstanbul'un her köşesi adeta bir film stüdyosu ya da bir roman sayfası gibidir. İstanbul'un suretine asla aldanmam. Bana göre İstanbul'un sırrı... İstanbul'un sırrı o gizemli ruhunda saklıdır. Sokaklarında dolaşırken bir vakitler İmparator Konstantin'den Fatih Sultan Mehmet'e, Mimar Sinan'dan Hazarfen Ahmet Çelebi'ye ya da Hürrem Sultan'a kadar milyonlarca ruhun aynı sokaklarda yürüdüğünü düşünüp hissedebilmek var ya illizyona sokar beni de yüreğimi zangır zangır titretir. Şehrin ruhunu ve sırlarını keşfetmeye çıkmış bir derviş olduğumu farzederim kimi zaman. Düşle gerçeğin arasında bir yerde... Zamanın içinde mi yoksa dışında mı olduğumu unutarak... Büyülü bir atmosfer kurarım kendime. Yapayalnız... Adım adım dolaşırım. Hülyalarımla sadece... İstanbul'da atılan her adım tarih kokmaz mı? Kokar elbet! Of, o eski yapılar nasıl kışkırtır insanı. Durduk yerde o kadim zamanların izleriyle günümüzün keşmekeşliğini.. Aynı anda bir ortaçağ şövalyesinin aşk hikayesiyle, günümüzün metropol sevdasını harmanlarım ayak üstü... Hepsini hayalimde birbirine karıştırır yekpare zamanın hazzını hissederim. Tevfik Fikret'in dizelerindeki gibi... "Evet hakikati hülyaya hep feda ederim. Zaman olur ki vücudumdan ayrılır giderim." İstabul içinde kendimi kaybederim. Zamanla tıp oynarım da bir süre kendimi öncesiz ve sonrasız farzederim.
NOT: Fotograf Numan Serteli'nin fotoğraf galerisinden alınmıştır.
Ne denir bu güzel düzenlemeye?
YanıtlaSilAşka gelmiş aşık gibi
öf ülen öfff!!!!
Süper
:)
Ah İstanbul! Aylar oldu ben de uzağım kendisine. Sanırım en son Eylül ayıydı konser için gitmiştim. Kadıköy burnumda tüttü ki İstabul içinde başka bir İstanbul'dur benim için.
YanıtlaSilBöyle özleme tuz basan yazılar geceleri hoş oluyor :)
Günaydın Vildan,
YanıtlaSilSabah sabah içimde bir gitme isteği uyandırdın, bu kadar olur :) İstanbul'a dair okuduğum en güzel yazılardan birini yazmışsın farkında mısın bilmem, çok sevdim, umarım İstanbul'a dair yeni yazılarını pek yakında okuruz :) Sevgiler...
Ben İstanbul'da yaşadığım halde İstanbul'u özlettiniz bu yazınızla. İstanbul bir rüyadır. İstanbul bir hülyadır. İstanbul "Aaahhh Müjgan aahh" tır.
YanıtlaSil@ Dilek ne canlı kanlı bir yorum yazmışsın:) Tam damardan olmuş:))
YanıtlaSil@ Evet, Yaş Tahta yazılar gece ve gündüz ayrı hislerle okunabiliyor.. Sanırım bazı yazıları gece okumak daha hoş oluyor:) Beğendiğinize sevindim. Bu arada benim sorunum geçti bitti çok şükür. Tekrar teşekkür ederim:)
@ Yazımdan etkilenip İstanbul'a dolaşmaya çıkmışsanız ne mutlu bana Nessuno.. Çok sevinirim:)Çıkarken Momentos'u da alsaydınız yanınıza:))
@ Bu sondaki "Aaah Müjgan Ahhh! ünlemesi Eyvah Eyvah filmini seyrettiğiniz anlamına mı geliyor Profösör:) Teşekkürler yorumunuz için.
@
ödülün var bendee...Bu arada İstanbul da seni özlüyormuş öyle dedi ;)
YanıtlaSilKahvede turalıyorum.
YanıtlaSilİşte burdan iftara atarım kendimi dedim.
Zamanın şairlerinin,dinlerken gözlerini kapamaya cesaret edemediği iSTANBUL u anlatayım istedim.
Evet,İstanbul aşktır ve aşka dair kurulan tüm mezatların ana vatanıdır.Bir kıtadan bir kıtaya geçerken,çantanı ve cüzdanını çaldırdığın yerdir,sen kız kulesine el sallarken.Tarih,buram buram kokar,kızlı erkekli akşamdan kalmaların bevlettiği külliyelerden,sarnıçlardan ve surlardan.
Ahhh İstanbul.
Helede senin gibi uyanıkken hayal görmeyi sevenlerin,hayallerinde figüran bile olamıycağı şehir.Dedimya,gözleri kapalı mümkün deyil artık,bu şehri dinlemek.Ne güzel söylemiş şair,Hakikati hülyaya hep feda ediyoruz.
Selam Casswa, eski yazılarda mı dolaşıyorsunuz?
YanıtlaSilNe hoş anlatmışsınız. Teşekkür ederim.