Vay canına sayın seyirciler! Rüyalar başlı başına bir dünya değil mi sence? Düşünsene.. Anne sözü dinler gibi masum tıpış tıpış yatağa giriyorsun. Gözlerini kapıyorsun. Uyumak istemesen bile illa ki uyuyorsun. Uyumadan yaşayamıyorsun ki... Sen belki uykuda geçen zamanı resmen vakit kaybı diye düşünüyorsun. Değil bence. Çünkü gerçek dünyada yapamadıklarını rüyalarında hayal kurarak yapabiliyorsun. Sen rüyalarını hayallerine göre akort edebilir misin? Ben edebilirim. Daha doğrusu uğraşa uğraşa hayallerimi rüyalarıma monte edebilmeyi öğrenebildim. Bak şimdi. Ben gerçek dünyada sigortacıyım. Ve işimi çok seviyorum. Sigortacılıktan önce öğretmenlik yaptım. Öğretmenliğe de bayıldım. İyi ama yapmak istediğim o kadar çok iş var ki benim... Hep aynı birisi olmak çok sıkıcı. Gerçek dünyada bunları gerçekleştirmem mümkün değil. Bir örnek vereyim. Küçüklüğümden beri sirkler ilgimi cezbetmiştir. İç çekerek keşke trapezci olaydım dediğim zamanlar çok olmuştur. Hatta ortaokula giderken jimnastik derslerinde bu hevesle paralel atlama bile denemiştim. Olmadı ama. O kadar hayal alemine dalarak atlıyordum ki düştüm kolumu kırdım sonunda. Şimdi sorarım sana... Benim gerçek dünyada bir sirkte çalışmam mümkün mü? Asla! Nerdeee? Zaten sirk yok ki memlekette... Neyse...
Bil bakalım son zamanlarda hangi mesleği icra ediyorum? Gülme ama olur mu? Son günlerde kendimi rüyalarımda hep trapezci olarak görüyorum. Hoşuma gidiyor bu durumum. Gece yatarken kendimi trapezciymişim gibi rüyama monte ediyorum. Nanananommm... Uçuyorum... Havalarda uçuyoruuum... Sirk hayatını nereden bileceğim? Filmlerden tabii... Sinema insana hayatı eşsizmiş gibi hissettirmez mi? Hissetirir inan ki. Aklıma 1956 yapımı başrollerini Tony Curtis, Burt Lancaster ve Gina Lollobrigida'nın oynadığı o güzeller güzeli Trapez adlı filmini getiriyorum. Ben Gina Lollobrigida oluyorum. Şimdi bunları yazarken ansızın aklıma Sunay Akın'ın şiiri geldi iyi mi? Der ya hani... "Girecektin elbette bir trapezcinin gözüne.. Sendin çünkü.. Salıncakta ellerini korkusuzca bıraktın.. Ama üçüncü sınıf da olsa hiçbir sirk çadır kurmadı doğduğun taşra kentine.. Gemi yaptığın terliklerin içinde bırakırdın düşlerini... Halının mavi kıvrımlarına uzanan Sen nehrine ulaşmaktı tek amacın.. Salonda büfede duran Eyfel kulesi biçimindeki kolonya şişesine.." Hımm şimdi ben anlatıyorum ya böyle... Şiirin sonu ise bitiyor bak şöyle... "Ezilmemiş gazoz kapağı karşılığında aile çay bahçelerinin suskun masaları arasından kolayca kurduğun dostluklarda nasıl da anlatırdın hiç görmediğin trapezcileri..." Hayal Kahvem'in suskun hayali masaları arasından kurduğum dostluklarda nasıl da anlatıyorum değil mi hiç görmediğim trapezcileri? Hatta trapezci benmişim gibi... Böyleyken böyle işte. Rüyaları hayallere göre akort etmek inan bana çok zevkli.
Ne güzel konular buluyorsunuz.
YanıtlaSilTeşekkürler.
Sirkleri unuttuk değil mi Ali Zafer? Eskiden televizyon ne çok verirdi hatırlar mısınız? Sonra eski filmler.. Yoksa bizim taşra şehrine üçüncü sınıf bile olsa hiçbir çadır sirki kurulmadı:)
YanıtlaSilSize bir şey söyleyeyim mi, hayal etmek en insani edimlerden biri.. Aynen yazmak gibi.. Yürekten inanıyorum buna.
RüyaMDA Obamayı gördüm (gündüz niyetine).
YanıtlaSilSanırım hayallerimi rüyalarıma uyarlamayı başarımıyorum. Hani madem gördüm ..görüp geçsem ya. Yookk..bütün gün gezdireceğiz diye helak olduk. Bir de sempatik buldukki sormayın.
Aynı rüyayı bir daha görmek mi?..aman aman diyeceğim ama o da bir allah kulu işte.
Hayırdır İnşallah Mahmure.. Bu ne enteresan rüya böyle.. İyi ki benim rüyalarım benzemiyor sizinkine:))
YanıtlaSilfiller için su- sara gruen
YanıtlaSilokumadıysan öneririm. sirkler dünyasından güzeeel bir roman
Tamam leVent, bulayım bu kitabı:) Teşekkür ederim.
YanıtlaSilSevgili Hayal Kahvem sirklerin tuhaf büyülü dünyasını seven biri olarak dünyanın en ünlü sirkinin çok yakında ülkemize geleceğini müjdelemek isterim :))
YanıtlaSilCirque du soleil adlı sirk senelerdir yurtdışında farklı konseptlerde inanılmaz gösteriler yapan, tiyatral bir grup. Burada olacakları kısıtlı sürede görmeni tavsiye ederim ;)